Planlanan Harekat 15 Şubattı fakat deniz uçakları ile mayın arama-tarama gemilerinin hazırlıklarının tamam olmaması nedeniyle harekat bir sonraki tarihe ertelenmiştir. Harekatın bir sonraki başlangıcı olan 19 Şubat saat 07:45’te Mondros Limanı’ndan Amiral Carden komutasındaki donanma harekâta başlarken, saat 07:50’de, Limni Adası’ndan havalanan bir uçak Ertuğrul Bataryası’nın çevresindeki piyade bölüğünü bombalamıştır. Saatlar 09:51’i gösterdiğinde Cornvallis Zırhlısı, Orhaniye Tabyası’nı topa tutmuştu. Bunu saat 10:01’de Truimph Zırhlısı’nın Ertuğrul Tabyası’na, açtığı ateş izlemiştir. Düşman kuvvetlerinin bu saldırısı üzerine Türk tarafı menzil dışında olduğu için düşman kuvvetlerine karşılık verememiştir. Öğleden sonra tekrar başlayan bombardımanda 14:30’da tabyaların kısa mesafeden ezici bir ateş altına tutularak tahrip edilmesi ve Boğaz’ın girişine doğru mayınların temizlenmesi hedeflenmiştir.
Bunun dışında Sedülbahir’i Inflexible Zırhlısı’nın bombardıman altına alması, Fransız Tümeni Amirali Guepratte tabyaları 20 dakika süren bombardımana tabi tutmuş ve tabyaların menziline girmiştir. Bu sırada Amiral, Vengeance ve Cornvallis’in kıyıya yaklaşmalarını emretmiştir. Kumkale ve Seddülbahir Tabyalarını ateş altında tutan bu gemiler daha sonra Orhaniye ve Ertuğrul Tabyaları’nı da ateş altına almışlardır. Tabyaların karşılık veremeyip toz duman altında kalması, Amiral Carden’de buraların yerle bir edildiği intibasını uyandırmış, bunun üzerine “Suffren’e kıyıya daha yaklaşması, Vengeance’ın da, ateş keserek tabyaları gözden geçirmesi” şeklindeki verilen emri, Suffren’in “ateş kes, lnflexible’a yaklaş” şeklinde yanlış anlaması üzerine birleşik filo için büyük bir fırsat kaçırmış, ateş üstünlüğünde olduğu Orhaniye Tabyası’nı bombalamayı bırakıp geri çekilmesi ile neticelenmiştir. Akşam üzeri havanın kararması ve görüş mesafesinin azalması üzerine fazla bir neticenin alınamayacağına kanaat getiren Amiral Carden, 17:20’de donanmaya geri dönüş emri vermiştir .
Gün boyu yedi saati aşkın devam eden bu bombardımanda 1000 üzerinde mermi kullanılmış netice olarak ilk ciddi deniz muharebemiz bu bombardımana kıyasla Türk tarafının verdiği zayiat az olmuştur. Orhaniye ve Seddülbahir Tabyaları’nda, 2’si subay 4 şehit verilmiş, 11 er de yaralanmıştı .
Müttefikler açısından ise harekât askerî bir fiyasko ile sonuçlanmış, arzu edilen gayeye tamamıyla ulaşılamamıştı . Üstün ateş gücüne rağmen giriş tabyalarına az bir hasar verilebilmiştir .
Bir yandan da bu harekatlar devam ederken 19 Şubatta Çanakkale’ye kara gücü gönderilmesi de tekrar gündeme geldi. General Maxwell’e donanmanın, Çanakkale Boğazı’na taarruza hazırlanmış olduğunu, General Birdwood’un emrindeki 30.000 kişilik Anzak kuvvetini 9 Marta doğru, gönderilen nakliye gemilerine -bu gemiler 29. Tümen için hazırlanmıştı- bindirmeye hazır hâle getirmesi konusunda haberdar edilmesini emretmiştir . Çanakkale Taarruzu İngiliz basınında o kadar büyük yer tutmuştu ki Artık ne pahasına olursa olsun olumlu bir neticenin alması gerektiğine inanılıyordu. Bu hem İngilizlerin şeref ve haysiyetleri için önemli hem de balkan devletlerinin bundan sonra ki tavırlarının en büyük belirleyici olması açısından önemli idi. 24 Şubatta toplanan Savaş Konseyi bu fikirde Lloyd George muhalif kalmış, ordunun başka bir yerde kullanılmamasını istemez iken Churchill, İngiliz halkının Çanakkale’ye başlatılan taarruzun mutlaka başarıya ulaştığını görmek istediğini belirtmiştir . Bu tarihten sonra 18 Marta kadar geçen süreçte müttefik gemileri boğazları bombardımana devam etmişlerdir.
18 Marta kadar dış istihkamların düşürülmesi, Müttefik Donanma’da Boğaz’ın geçilmesi konusunda bir ümit uyandırmış, bu gelişmeler Rusya ve Balkan devletleri üzerinde büyük bir tesir meydana getirmiştir. Romanya ve İtalya’dan İtilâf devletlerine sıcak mesajlar gelmeye başlamış, Bulgaristan ise bu durum karşısında Merkezî devletlerle görüşmelerine son vermiştir. Osmanlı Devleti’nin parçalanmasından pay alamamaktan korkan Rusya, Karadeniz Boğazı girişinde harekâta katılmak üzere, 40.000 mevcutlu bir ordu göndermeyi teklif etmişti . Bunların içinde belki de en önemlisi Venizelos’un Yunan Kralı’nı da ikna ederek 3 Yunan tümenin Çanakkale’ye gönderilmesi teklifidir. Fakat bu teklife Rusya’nın karşı çıkması nedeniyle söz konusu teklif gerçekleşmemiştir. Ayrıca tüm bu harekatın etkileri İstanbul ve çevresinde sosyal iktisadi hayatta kendini göstermiştir. Hatta İstanbul’da bulunan devlet merkezinin başka bir yere taşınması da gündeme gelmiştir. Bombardımanların olduğu dönemde İstanbul’da yaşayan halk arasında heyecana sebep olmuştur. ABD büyük elçisi Hanry Morgenthau bu konuda ‘ sadece halk değil, resmi sınıfları da saran korku ve paniğin emareleri her tarafta belli oluyordu.’ ifadeleri ile hatıralarında yer vermişti . Ayrıca ABD büyükelçisi Türkler şehri terk etmektense tahrip etmeyi planlıyorlar diye beyanatta bulunmuştu .Bunun dışında elçi Morgenhau, herkesin müttefik donanmasının boğazı geçeceğine inandığını buna bir tek Enver Paşanın inanmadığını belirtmekteydi .
Müttefiklerin saldırılarını arttırdığı bombardımanın en şiddetli olduğu günlerde İstanbul’da, Meclis-i Mebusan’da hararetli tartışmalar yaşanmış, meclisin Eskişehir’e taşınması gerektiği fikrine Meclis Başkanı Halil Bey Meclisin taşınması fikrine karşı çıkarak düşmanın boğazları geçemeyeceğini, geçse bile bu durumun Türk milletinin azim ve metanetini arttıracağını savunmuştur .
Liman Von Sanders de ise İstanbul da ki bu taşınma tartışmalarının olduğu günleri şöyle değerlendirmektedir :
“Türk Genel Karargâhı, Şubat sonlarına doğru düşman donanmasının Boğaz’ı geçme ihtimalini dikkate almaya başlamış ve Sultan ile maiyeti, mülkî ve askerî makamlar ve hazine için tedbirler alınmasına girişmişti. Düşman Donanması başarıya ulaşır ve Boğaz’ı geçerse, bütün bunlar Anadolu yakasındaki bazı yerlere taşınacaktı.”
İstanbul’da siyasette bu taşınma tartışmaları son hadde devam ederken halk, İkdam Gazetesi’ne göre normal hayatına devam etmekteydi :
“Burada Kal’a-i Sultânîyye bombardımanının tesirâtı gayet ehemmiyetsizdir. Memleketin ahval-i umûmiyesinde zerre kadar tebeddül yoktur. Herkes işiyle, vazifesiyle, alış verişiyle meşguldür. Dünyada her hadisenin mukaddemâtı şiddetle teheyyücâta mucip olarak sonra yavaş yavaş alışıldığı ve ilk tesir zevale yüz tuttuğu halde, burada bombardımanın ilk günleri de ehemmiyetsiz olarak geçmiştir. Hemen hemen diyebiliriz ki şehrin heyet-i umûmiyesinde, ahâlinin tarz-ı hayat ve maişetinde, hiç bir şeyde zerre kadar tebeddül eseri yoktur. Bu hâl-i fevkalâdenin esbâbı rûhiyesi tahlile sezâ bir mahiyettedir. Milletin gösterdiği bu metânet ve itidale kaygısızlık demek cinayettir. Çünkü kaygısız değil, bilakis vatana şiddet-i merbutiyetimizi nice vesileler ve fırsatlarda faziletkarâne ve ulvi bir tarzda ispata muvaffak olduk.”
Böyle buhranlı günlerde sansür uygulamasını da göz önünde bulundurmak lazım gelir. Hükümetin savaş öncesi aldığı borçlar ve savaşın masrafları savaş henüz tam anlamıyla kendini hissettirmediğinden dolayı hükümet tüm masrafları karşılayabiliyordu. Savaşın asıl etkisi Çanakkale cephesinde binlerce yaralının Sirkeci ve Haydar paşa limanlarına akın akın gelmesiyle hissedilecekti.