14 Aralık 2015 Gelibolu Şehitlik Turu

Gelibolu Şehitlik Turu

TUR ADI: Gelibolu Şehitlik Turu

TUR TARİHİ: 14 Aralık 2015 Pazartesi

TUR SÜRESİ: Günübirlik

DURUM: Kesin Hareketli

KONTENJAN: Müsait

BAŞLANGIÇ SAATİ:14 Aralık 2015 Pazartesi – 09.00
HAREKET NOKTASI: Çanakkale Feribot İskelesi
BAŞLANGIÇ TARİHİ:14 Aralık 2015 Pazartesi – 18.00

TUR PROGRAMI

* 14 Aralık 2015 Pazartesi Vitalis Kültür Kafe’de (Çanakkale Feribot İskelesi Eski Rektörlük Binası ) Buluşma ve Hareket ( Şehir içinde konaklayan misafirlerimiz ücretsiz otel veya pansiyonlarından alınıp yine bırakılırlar)

* Muhteşem boğaz manzarası eşliğinde Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’na kıtalararası bir yolculuk

Çanakkale Deniz Muharebeleri:

Kilitbahir Kalesi – Namazgah Tabyası ve Müzesi – Rumeli Mecidiye Tabyası ve Seyit Onbaşı Anıtı

Çanakkale Kara Muharebeleri

I. Kuzey Cephesi

Bigalı Köyü Atatürk Evi – Anzac Koyu ve Tören Alanı – Mehmetçiğe Saygı Anıtı

Kanlı Sırt – Kırmızı Sırt istikametinde tüneller ve siperler arasından orijinal savaş yolu yürüyüşü -57. Alay Şehitliği – Mehmet Çavuş Anıtı –Cesarettepe-Arıburun Yarları – Kılıçbayırı

Talat Göktepe Anıtı –Mehmetçik Parkı 261. Rakımlı Tepe – Conkbayırı Conkbayırı Atatürk ve Yeni Zelanda Anıtları – Atatürk’ün Saatinden Vurulduğu Yer – Gözetleme Yeri

II. Güney Cephesi

Şahindere Sargı Yeri Şehitliği – Soğanlı Dere Sargı Yeri Şehitliği – Havuzlar Şehitliği

Çanakkale Şehitleri Abidesi – Morto Koyu’nda  Boğaz Manzarası Eşliğinde Çay Keyfi

Ertuğrul Koyu Tabyası – Yahya Çavuş Anıtı ve Şehitliği – Seddülbahir Köyü – Kanlı Dere

Alçıtepe (Kirte) Köyü Salim Mutlu Müzesi – Zığındere Hastane Şehitliği – Nuri Yamut Anıtı

* 17.30 – 18.30 Arası Çanakkale’ye Dönüş

Kişi Başı Ücret: Herşey Dahil 60.- TL ( 0-6 Yaş Çocuklar 35.- TL )

Ücrete Dahil Hizmetleri

  • Rehberlik Hizmeti
  • Öğle Yemekleri  ( yemek esnasında içecekler ekstradır )
  • Müze Girişleri
  • Feribot Geçişleri
  • Turistik Araçlarla Ulaşım
Gelibolu Şehitlik Turu
Gelibolu Şehitlik Turu

15 Kasım 2015 Gelibolu Şehitlik Turu; Kesin hareketli Çanakkale çıkışlı günübirlik Gelibolu Çanakkale Şehitlik Turu

SAVAŞ ŞİMDİ BAŞLIYOR!

Amiral De Robeck, kendince başarılı geçen harekâtı öğle saatlerine kadar yeterli görmüş olacak ki, geride bekleyen 3. Hattı daha yakın mesafeden ateş etmesi için tabyalara yaklaştırmıştı. İşte savaşın kaderi bu andan itibaren değişmekteydi. Artık zırhlılar, Türk toplarının menzili içindeydi ve asıl savaş şimdi başlıyordu.
3. hattın ileri sürüldüğü esnada, geri alınmakta olan 2. hattın Fransız gemilerinden Bovuet’de, Anadolu Hamidiye tabyasından gelen isabetli bir atış ile büyük bir patlama olmuş, gemi sarsılarak yan yatmış ve alabora olarak üç dakika içinde de batmıştı. Gemi etrafına birçok muhrip ve istimbot gelse de 600’ü aşan personelinin hemen hemen hepsi sulara gömülmüştür. Olaya şahit olan Lord Nelson Zırhlısı’nda bir İngiliz teğmen Dudley ise, annesine yazdığı mektupda geminin batışının iki dakika içinde olduğunu belirtmiştir : “Saat öğleden sonra 02:00, Biz aniden Fransız gemisi Bouvet’in bir kablumbağa gibi döndüğünü (alabora) gördük. Bütün her şey iki dakika içinde oldu. Saar 14:30’da tabyalara ateşe başladık.” diye belirtmiştir.

Bu esnada Türk tarafının boğulmakta olan personelin kurtarılmasına imkân sağlamak için ateşi kesmesi üzerine, Elizabeth ve Agememnon gemileri dışında diğer gemiler de ateşlerini kesmişlerdi.

Bouvet’in batmasından sonra, saat 15.14’te, bu defa, Irresistible’ın yanında bir patlama meydana gelmiş, gemi yana yatarak bölgeyi terk etmeye çalışırken 16:15’te, makine dairesinin altından mayına çarparak su almaya başlamıştır. Ocean’a gemiyi yedeğine alması emri verilirken, Albay Dent komutasındaki Wear Muhribi gemiye yanaşmış, personel kurtarıldıktan sonra, kurtulma imkânının olmadığı anlaşılınca gemi kaderine terk edilmiştir. Denizin ortasında savunmasız kalan Irresistible, Türk topçularının beklediği anı onlara vermişti, bu gemiyi kurtarmak için görevlendirilen Ocean ise, tabyalardan gelen bombardıman üzerine başarılı olamamıştır. Gemide kalan son personeli alarak uzaklaşmıştır. Daha sonra bu gemi Türk topçusu tarafından boğazın karanlık sularına gömülmüştür.

Amiral De Robeck, donanmanın uğradığı bu saldırıya bir anlam veremezken. Elindeki raporlar, bu bölgedeki mayınların temizlendiğini gösteriyordu. Saatler 17:30’u gösterirken, donanma gemilerinin Rumeli Mecidiye Tabyası’na ateşi yoğunlaşmış, erlerin sığınakta olduğu bir zamanda istihkama isabet eden mermilerden dolayı cephaneliğin havaya uçması üzerine birçok er şehit olmuştu. Bu olay esnasında kendinden geçen, Edremit’in Çamlık Köyü’nden Mehmed Oğlu Seyyid, arkadaşı Ali ile birlikte, tek başına bir kişinin kaldırması mümkün olmayan 215 kıyye ağırlığındaki mermileri vinci bozulan topun namlusuna sürerek Ocean’ın dümen tertibâtını üçüncü mermide vurmuştur. Kontrolünü kaybeden gemi, akıntıya karşı koyamamış, Erenköyü Koyundaki mayınlara çarparak Morto Koyu’na kadar sürüklenmiş, gece saat 22:30’da sulara gömülmüştür.

Mustafa Kemal daha sonra Conkbayırı’nı ziyaretinde Seyyid’i yanına getirtmiş uzun uzun konuşmuş, Milli Mücadele’de yaralandığında da yakından ilgilenmiş, ona iltifatlarda bulunmuştur.

Tüm bu yaşananlarda şaşkınlığını gizleyemen kişilerden biride Ashmet Bartlett’dir. Bartlett resmi ve gayri resmi kaynaklardan gelen raporlarda Muharebede her şeyin yolunda olduğu bir zamanda iki İngiliz ve bir Fransız zırhlısının batışını ve birçok geminin de hasar görmesini “ Pek ani ve hiç de umulmadık bir zamanda inmiş” bir darbe olarak nitelemiştir. Bartlett’de mağlubiyetin sebebini ise Boğaz’ı bırakıldığını iddiâ ettiği serseri mayınlar ve özellikle seyyar bataryalara bağlamaktadır.

Günün sonunda limanlarına çekilen müttefik donanmasında hayal kırıklıkları kayıplarla birlikte artmıştı. Dünyanın en güçlü donanması diye nam salmış filodan üç zırhlısını Boğaz’ın sularına bırakarak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bouvet, Ocean ve Irresistible batarak Boğaz’ın sularına gömülürken lnflexible,  Suffren ve Agamemnon zırhlıları savaş dışı kalarak muharebe edemez duruma düşmüştü. Bunlara, batırılan 2 muhrip, 7 mayın gemisi ile birlikte 10 adet 30,5 santimlik top, 2 adet 27,5 santimlik top, 24 adet 15 santimlik top, 8 adet 10 santimlik top ve 800 civarındaki asker kaybı da eklendiğinde donanmanın savaş gücünü üçte bir oranında yitirdiği anlaşılmaktadır.

18 Martta alınan zafer buradaki muharebelerde yeni başlangıçlara sebep olacaktır. Müttefiklerin boğazda ki yenilgisi onları farklı arayışlara iterken tüm Anadolu’da bu destan heyecanlara sebep olmuştur. İngiliz basınına mukabil 18 Marttaki zafer bütün yurtta büyük bir sevinçle karşılanmıştır. Türk Milleti’nin kendine olan güvenini yeniden kazanmasında zaferin önemli bir etkisi olmuştur. Donanmanın mağlubiyeti ve Türk Müstahkem Mevkii’nin başarısı bütün yurtta, özellikle İstanbul’da büyük sevinçle karşılanmıştır. Zaferi takip eden günlerde İstanbul gazetelerinde zafer tebrikleri yanında Anadolu’dan gelen şenlik ve tebrik haberleri, “Taşrada Tezahürat” başlığı ile yerini almıştır. Erzurum, İskenderun Refahiye ile Antakya, Ayıntab şehirlerinde resm-i geçitler düzenlenmiş, birçok yerde şenlikler tertip edilirken, şehir sakinleri evlerine bayraklar asmış, şehir merkezleri bayraklarla donatılmıştır. Gazeteler ve dergilerde zafer ile ilgili resmî tebliğlerin yanında milletin hissiyâtına tercüman olan haber ve yazılarda batan gemilerden haber verilmekte, müttefiklerin kayıplarına rağmen Türk tarafının çok az bir kaybının olduğu belirtilmiştir. Gazetelerde cephedeki özel muhabirlerin haberleri geldikçe ayrıntılı bir şekilde yayınlanmasına devam edilmiştir.

 

18 MART 1915 ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Türk milletinin hafızasına Çanakkale geçilmez olarak yazılacak bu slogan 18 Mart 1915’teki nihai boğaz muharebesi sonrasında ortaya çıkmıştır. Çanakkale boğazında sürekli devam eden küçük çaplı çıkarma harekâtları başarısız olması üzerine donanma tabyalara bomba yağdırmıştı. Lord Kitchener, 29. Tümen’in hareketine müsaade ederken, ertesi gün bu tümenle birlikte Anzak Kolordusu ile Fransız Tümeni ve İngiliz Kraliyet Deniz Tümeni’nin oluşturacağı Akdeniz Seferi Gücü Komutanlığı’na Sir Ian Hamilton’u tayin etmiştir.

Çanakkale muharebelerinin mimarı Churchill’in, Hamilton’un Çanakkale’ye mümkün olduğu kadar çabuk gitmesi konusundaki ısrarı vardır. Churchill, muhtemelen bu başarının kendisine ait olmasını istiyordu. Hamilton, hazırlıklarını yapmaması ve kurmay heyetinin daha teşekkül etmemesine rağmen, tayin edildiği gününün ertesi trenle Londra’dan hareket etmiş, 17 Mart 1915’te Mondros Limanı’na varmıştır.

Deniz harekâtı için denizdeki hazırlıklar da hız kazandı. 4 Marttan itibaren, bombalanan tabyaların tahrip faaliyetlerinden vazgeçilerek Boğaz’ın orta savunma hattında bulunan mayınların temizlenmesine çalışılmıştı. Boğazların mayın tarama işlemlerinde beklenenden daha çok zorluklarla karşılaşılıyordu. Taarruz gemilerinin boğazın her iki yanındaki seyyar topları susturamaması boğazda mayın temizleme işlerini sivil teknelerle yapılmaya itiyordu. Bu tekneler Boğaz’daki şiddetli akıntıya karşı fazla yol da alamıyorlardı. Mayınları temizlemek için mayınlı alanın üzerine çıkıp sonra akıntıdan yararlanarak aşağı doğru tarama işlemine geçiyorlardı. Mayın tarama için destroyerlerin kullanılma girişimleri başarısız olmuştu. Orta Savunma Hattı’nın başındaki mayınlı alanın gündüzleri temizlenmesinden Martta vazgeçilmiş ve iş geceye alınmıştı Amirallik Dairesi’nde Churchill sabırsızlanmaya başlamıştı. 13 Martta Carden’e gönderdiği özel ve gizli bir telgrafındaki “Boğaz’ın en dar yerine kadar olan mayınların temizlenmesinde verilen yaklaşık üç yüz kayıp pek küçük bir bedeldir. Bu iş, can ve küçük tekne kaybına bakılmadan yapılmalıdır ve ne kadar çabuk tamamlanırsa, o kadar iyi olacaktır.” şeklindeki ifadesi bu konuda Churchill’in hırsını ve aceleciliğini açıkça göstermektedir.

Bu harekâtın öncelikli hedefinde, mayınlı alanların gündüz donanmanın yoğun ateşi altında temizlemek ve boğazın en dar kısımlarında ki Türk savunmalarına tüm kuvvetleriyle taarruz edilmesiydi. Aynı zamanda boğaz geçildiği andan itibaren geniş çaplı kara harekâtına da başlanacaktı.

15 Marta gelindiğinde Churchill’in Amiral Carden’e gönderdiği telgrafa Carden aynı günde cevap vermiş ve havalarında müsait olması durumunda 17 Martta Boğaz’a harekâtın yapılacağı şeklindedir. Diğer taftan stres ve ümitsizlik nedeni ile harekâttan bir gün önce sağlığı bozulan Amiral Carden’in yerine Müttefik Donanması’nın emir ve komutası Amiral J. M. De Robeck’e verilmiştir. Churchill, De Robeck’i 17 Martta bu tayin işinden haberdar ederken, yapılacak taarruzun kendisi tarafından da uygun ve mümkün olduğuna dair güvence istemiştir. Amiral de cevabında kendinden emin bir şekilde havanın müsait olması durumunda ertesi gün taarruza başlayacağını bildirmiştir.

Aynı gün 17 Martta Bozcaada’ya gelen Hamilton’un ve Fransız Tümeni komutanı General De Amade’in de katılımıyla Queen Elizabeth’te bir toplantı yapılmıştır. Yeni komutan bu toplantıda savaşın kaderini belirleyecek olan seyyar bataryalara da dikkat çekmiştir. Amiral, istihkamları susturabileceğini ama mayınlı bölgenin temizlenip girildiğinde seyyar bataryaların tehlikeli olacağını belirtmektedir.

Müttefik kuvvetlerinin her türlü hazırlıkları devam ederken Türk tarafı da boş durmamış boğaza yönelik her saldırıdan ders çıkartmıştı. Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa gerekli tedbirleri alma yoluna gitmişti. Bu tedbirler çerçevesinde 26 Şubata kadar 10. mayın hattı da döşenmişti. Savaşın neticesini belirleme konusunda önemli bir rolü olan 11. Mayın hattı ise, Erenköyü Koyu’na döşenecektir. Burası en güçlü tabyamız olan Anadolu Hamidiyesi’nin ölü alanında kaldığı gibi, Erenköy ve Rumeli kıyısında Tenger Deresi kesimindeki obüsler tarafından da ateş altına alınamıyordu. Ayrıca koy, ilk bombardımanlardan itibaren, muharebe gemilerinin manevra yaptıkları bir yer olma özelliğine de sahipti.

Türk savunma sisteminde ki bu eksiklikten yaralanmak isteyecek müttefik donanması bu koya sığınarak Türk topçusundan korunmalarının önlenmesi gerekmekteydi. Bu sebeple Nusret Mayın Gemisi, 7-8 Mart gecesinde sabaha karşı sis ve yağmur yüzünden elverişsiz bir hava nedeniyle donanma gemilerinin Boğaz’da bulunmadıkları sırada, Yüzbaşı Hakkı komutasında 05:00 ile 07:30 arasında 26 adet mayını yüz metre aralıkla, Erenköyü Koyu’na diğerlerinden farklı olarak Boğaz’ın orta hattına dikey değil kıyıya paralel olarak dökmeyi başarmıştır. İngilizlere göre sayısı 20 olan bu mayınların, seferin tâlihi üzerindeki etkisi ölçülemez. Zira bu mayınlar seferin aylarca devam edecek bir kara harekâtına dönüşmesinin başlıca sebebidir.

18 Marttan Önce Müstahkem Mevki komutanlığı 230 topu Boğazın her iki tarafınada yerleştirmiştir. Dardanos, Erenköy, Baykuş ve Tenger civarlarında birçok sahte batarya oluşturulmuştur.

Batarların bu şekilde dizayn edilmesinin yanında kara harekatına karşıda hazırlıklar yapılıyordu.Merkezi Anadolu Yakasında bulunan 9. Tümen Gelibolu birliklerini sağ ve sol müfrezeleri adı altında,Yarbay Mustafa Kemal emrinde bulunan 19. Tümen’de çıkarmaya karşı hazır bulunmaktadır. Bataryaların yerleştirilmesinin yanında, muhtemel bir çıkarmaya karşı da hazırlıklar yapılmıştı. Karargâhı Anadolu Yakası’nda bulunan 9. Tümen’in Gelibolu’daki birlikleri sağ ve sol  Yarımadanın dış sahillerinin savunması ise Esad Paşa komutasındaki 3. Kolordu’nun birlikleri ile 11. Tümen’in göreviydi.

17-18 Mart gecesi Akyarlar ile Kepez Körfezi arasındaki bölgeye müttefik mayın tarama gemileri yeniden mayın taraması yapmış, o gecenin sabahında da bu bölgenin temiz olduğuna dair donanmaya rapor verilmişti. Savaşın kaderini ise bu bölgeye Nusret Mayın Gemisi’nin on gün önce döktüğü, İngiliz resmî tarihinin “Elim bir talihsizlik eseri olan yirmi mayından ibaret keşfedilemeyen bu hat” diye ifade ettiği 26 mayın tayin edecekti.

Harekâtın başlangıcı olarak belirlenen 17 Marttan bir gün önce Amiral Carden’in hastalanması üzerine yerine yardımcısı Amiral De Robeck’in tayini ve yeni bir değerlendirme yapma ihtiyacı, harekâtın 18 Martta başlamasına sebep olmuştur. Harekatta kesin bir sonuç almak isteyen Müttefikler Hava koşullarının iyi olduğu 18 Mart günü saat 11:30 da 1. Hattaki en kuvvetli dört gemi, Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson ve lnflexible Boğaz’ın en dar yerindeki kalelere, 14.000 yardadan biraz fazla bir mesafeden ateş açtıktan birkaç dakika sonra 1. hattın destek gemileri Triumph ve Prince George da bu uzun mesafeden bombardımana katılacaklardı. Plan gereği daha sonra Amiral Guepratte’ın kumanda ettiği Suffren, Bouvet, Charlemagne, Gaulois, Cornvallis ve Canopus adlı Fransız gemilerinden oluşan 2. hat ise 1. hat muharebe gemilerinin arasından geçerek, boğazı daha yakın yerden dövmeye başlayacaktı.

Bu iki genel hattın İngiliz zırhlılarından oluşan ihtiyatı, 3. hattın Vangeance, Irresistible, Albion, Ocean adındaki İngiliz gemileri, bu gemilerin ardından daha sonra Boğaz’a girerek harekâtı bitirecek ve nihayet Boğaz geçilecekti. Müttefikler, hücum için 16 büyük geminin yanında, birçok muhrip ve yardımcı gemiyi de Mondros Limanı’nda hazırlamışlardı.

Deniz Muharebe alanını görmek için 18 Mart sabahı 04:00 civarında Limni Adası’na gelen Hamilton, Mondros Limanı’nda gördüğü manzarayı “Hayatımda o kadar çok savaş gemisi ve yardımcı gemilerin bir arada toplandığını hiç görmemiştim.” diyerek tasvir etmektedir.

Türk tarafı daha etkili bir harekâtı beklemekle birlikte bunun zamanlamasını tahmin edemiyordu. Böyle bir zamanda Başkomutanlık Karargâhı Hava Müşaviri görevinde bulunan Yüzbaşı Serno 17 Martta İstanbul’dan bir torpidobotla Çanakale’ye gelemiştir. Yüzbaşı Serno, Çanakkale’ye yeni gelmiş üç Alman uçağını hazırlayarak denizin berrak havanın da müsait olduğu 18 Mart sabahı hava ışımadan, Bozcaada yönünde keşif uçuşuna çıkmış, muharebe gemilerinin prova düzeninde Boğaz’a doğru harekât etmekte olduğunu, gemilerin Boğaza girmeden saatler öncesi Müstahkem Mevki Komutanlığına bildirmişti. Bu keşif, Türk Boğaz savunmasını 18 Mart sabahı bir baskından kurtarmıştır.

Ağır adımlar yaklaşan müttefik donanması Boğaza giriş yaparak. O derin sessizliğini 11:30 da Triumph zırhlısının ateşi bozmuştu. Artık tarihi gün başlamış ve hiç kimse bu günün sonu tahmin edemiyordu. 1. hat devreye girerek ilk manevrayı yaptı en büyük gemi Qeen Elizabeth, Anadolu Hamidiye tabyasını bombardımana tuttu. Agememnon Rumeli Mecidiye Tabyası’nı, Lord Nelson Namazgâh Tabyası’nı, Inflexible ise Rumeli Hamidiye Tabyası’nı kendine hedef seçmiş ve bütün güçleriyle aralıksız ateş altına almışlardı. 380 milimetrelik gülleler, düştükleri yerlerde derin çukurlar açıyor, toprağın altını üstüne getiriyordu. Gemilerin, tabyaların menzilleri dışında olması, bu ateşe karşılık verilmesine imkân vermiyor, ara sıra tabyalardan askerin şevkini artırmak için ateş açılsa da hedefin çok ötesinde denize düşüp, sadece büyük bir su kütlesini metrelerce havaya kaldırıyordu. Öğleden sonra 1. hat bombardımanı Fransız gemilerinden oluşan 2. hatta bırakılmıştı. Bu zamana kadar Rumeli merkez tabyalarında büyük hasarlar meydana gelmiş, Rumeli Hamidiye Tabyası’nın iki topu, muharebe dışı kalmış, Çimenlik Tabyası’nın cephaneliği vurulmuştu. Anadolu Hamidiye Tabyası’nın kışlası da isabet almıştı.

Maalesef bu savaşta bir denklikten söz etmek mümkün değildi. Bir taraftan 380 milimetrelik toplar ve bitmek tükenmek bilmeyen binlerce cephanesi olan dünyanın en güçlü donanması, diğer tarafta eski model olan ve çapları menzili yetersiz olan bir kara topçusu Bu, donanmayla kara topçuları arasında süren bir muharebe idi. Boğaz’ın yakın çevresinde her yerden ateş ve toz bulutları yükseltmekte, Çanakkale ve Kilitbahir şehirleri, atılan mermiler nedeni ile yanmaktaydı. Devasa topların çıkardığı korkunç sesler, kulak zarının tahammül boyutlarını aşıyordu. Bu toplar 10-12 metre çapında ve 3-4 metre derinliğinde çukurlar açmaktaydı. Özellikle, Queen Elizabeth’in 380 milimetre çapındaki topları Anadolu Hamidiye Tabyası’nı şiddetle ateşe almış, Çanakkale şehri de bundan nasibini almıştı.

18 MARTA DOĞRU BOMBARDIMAN DEVAM EDİYOR

Planlanan Harekat 15 Şubattı fakat deniz uçakları ile mayın arama-tarama gemilerinin hazırlıklarının tamam olmaması nedeniyle harekat bir sonraki tarihe ertelenmiştir. Harekatın bir sonraki başlangıcı olan 19 Şubat saat 07:45’te Mondros Limanı’ndan Amiral Carden komutasındaki donanma harekâta başlarken, saat 07:50’de, Limni Adası’ndan havalanan bir uçak Ertuğrul Bataryası’nın çevresindeki piyade bölüğünü bombalamıştır. Saatlar 09:51’i gösterdiğinde Cornvallis Zırhlısı, Orhaniye Tabyası’nı topa tutmuştu. Bunu saat 10:01’de Truimph Zırhlısı’nın Ertuğrul Tabyası’na, açtığı ateş izlemiştir. Düşman kuvvetlerinin bu saldırısı üzerine Türk tarafı menzil dışında olduğu için düşman kuvvetlerine karşılık verememiştir. Öğleden sonra tekrar başlayan bombardımanda 14:30’da tabyaların kısa mesafeden ezici bir ateş altına tutularak tahrip edilmesi ve Boğaz’ın girişine doğru mayınların temizlenmesi hedeflenmiştir.

Bunun dışında Sedülbahir’i Inflexible Zırhlısı’nın bombardıman altına alması, Fransız Tümeni Amirali Guepratte tabyaları 20 dakika süren bombardımana tabi tutmuş ve tabyaların menziline girmiştir. Bu sırada Amiral, Vengeance ve Cornvallis’in kıyıya yaklaşmalarını emretmiştir. Kumkale ve Seddülbahir Tabyalarını ateş altında tutan bu gemiler daha sonra Orhaniye ve Ertuğrul Tabyaları’nı da ateş altına almışlardır. Tabyaların karşılık veremeyip toz duman altında kalması, Amiral Carden’de buraların yerle bir edildiği intibasını uyandırmış, bunun üzerine “Suffren’e kıyıya daha yaklaşması, Vengeance’ın da, ateş keserek tabyaları gözden geçirmesi” şeklindeki verilen emri, Suffren’in “ateş kes, lnflexible’a yaklaş” şeklinde yanlış anlaması üzerine birleşik filo için büyük bir fırsat kaçırmış, ateş üstünlüğünde olduğu Orhaniye Tabyası’nı bombalamayı bırakıp geri çekilmesi ile neticelenmiştir. Akşam üzeri havanın kararması ve görüş mesafesinin azalması üzerine fazla bir neticenin alınamayacağına kanaat getiren Amiral Carden, 17:20’de donanmaya geri dönüş emri vermiştir .

Gün boyu yedi saati aşkın devam eden bu bombardımanda 1000 üzerinde mermi kullanılmış netice olarak ilk ciddi deniz muharebemiz bu bombardımana kıyasla Türk tarafının verdiği zayiat az olmuştur. Orhaniye ve Seddülbahir Tabyaları’nda, 2’si subay 4 şehit verilmiş, 11 er de yaralanmıştı .

Müttefikler açısından ise harekât askerî bir fiyasko ile sonuçlanmış, arzu edilen gayeye tamamıyla ulaşılamamıştı . Üstün ateş gücüne rağmen giriş tabyalarına az bir hasar verilebilmiştir .

Bir yandan da bu harekatlar devam ederken 19 Şubatta Çanakkale’ye kara gücü gönderilmesi de tekrar gündeme geldi. General Maxwell’e donanmanın, Çanakkale Boğazı’na taarruza hazırlanmış olduğunu, General Birdwood’un emrindeki 30.000 kişilik Anzak kuvvetini 9 Marta doğru, gönderilen nakliye gemilerine -bu gemiler 29. Tümen için hazırlanmıştı- bindirmeye hazır hâle getirmesi konusunda haberdar edilmesini emretmiştir . Çanakkale Taarruzu İngiliz basınında o kadar büyük yer tutmuştu ki Artık ne pahasına olursa olsun olumlu bir neticenin alması gerektiğine inanılıyordu. Bu hem İngilizlerin şeref ve haysiyetleri için önemli hem de balkan devletlerinin bundan sonra ki tavırlarının en büyük belirleyici olması açısından önemli idi. 24 Şubatta toplanan Savaş Konseyi bu fikirde Lloyd George muhalif kalmış, ordunun başka bir yerde kullanılmamasını istemez iken  Churchill, İngiliz halkının Çanakkale’ye başlatılan taarruzun mutlaka başarıya ulaştığını görmek istediğini belirtmiştir . Bu tarihten sonra 18 Marta kadar geçen süreçte müttefik gemileri boğazları bombardımana devam etmişlerdir.

18 Marta kadar dış istihkamların düşürülmesi, Müttefik Donanma’da Boğaz’ın geçilmesi konusunda bir ümit uyandırmış, bu gelişmeler Rusya ve Balkan devletleri üzerinde büyük bir tesir meydana getirmiştir. Romanya ve İtalya’dan İtilâf devletlerine sıcak mesajlar gelmeye başlamış, Bulgaristan ise bu durum karşısında Merkezî devletlerle görüşmelerine son vermiştir. Osmanlı Devleti’nin parçalanmasından pay alamamaktan korkan Rusya, Karadeniz Boğazı girişinde harekâta katılmak üzere, 40.000 mevcutlu bir ordu göndermeyi teklif etmişti . Bunların içinde belki de en önemlisi Venizelos’un Yunan Kralı’nı da ikna ederek 3 Yunan tümenin Çanakkale’ye gönderilmesi teklifidir. Fakat bu teklife Rusya’nın karşı çıkması nedeniyle söz konusu teklif gerçekleşmemiştir. Ayrıca tüm bu harekatın etkileri İstanbul ve çevresinde sosyal iktisadi hayatta kendini göstermiştir. Hatta İstanbul’da bulunan devlet merkezinin başka bir yere taşınması da gündeme gelmiştir. Bombardımanların olduğu dönemde İstanbul’da yaşayan halk arasında heyecana sebep olmuştur. ABD büyük elçisi Hanry Morgenthau bu konuda ‘ sadece halk değil, resmi sınıfları da saran korku ve paniğin emareleri her tarafta belli oluyordu.’ ifadeleri ile hatıralarında yer vermişti . Ayrıca ABD büyükelçisi Türkler şehri terk etmektense tahrip etmeyi planlıyorlar diye beyanatta bulunmuştu .Bunun dışında elçi Morgenhau, herkesin müttefik donanmasının boğazı geçeceğine inandığını buna bir tek Enver Paşanın inanmadığını belirtmekteydi .

Müttefiklerin saldırılarını arttırdığı bombardımanın en şiddetli olduğu günlerde İstanbul’da, Meclis-i Mebusan’da hararetli tartışmalar yaşanmış, meclisin Eskişehir’e taşınması gerektiği fikrine Meclis Başkanı Halil Bey Meclisin taşınması fikrine karşı çıkarak düşmanın boğazları geçemeyeceğini, geçse bile bu durumun Türk milletinin azim ve metanetini arttıracağını savunmuştur .

Liman Von Sanders de ise İstanbul da ki bu taşınma tartışmalarının olduğu günleri şöyle değerlendirmektedir :
“Türk Genel Karargâhı, Şubat sonlarına doğru düşman donanmasının Boğaz’ı geçme ihtimalini dikkate almaya başlamış ve Sultan ile maiyeti, mülkî ve askerî makamlar ve hazine için tedbirler alınmasına girişmişti. Düşman Donanması başarıya ulaşır ve Boğaz’ı geçerse, bütün bunlar Anadolu yakasındaki bazı yerlere taşınacaktı.”

İstanbul’da siyasette bu taşınma tartışmaları son hadde devam ederken halk, İkdam Gazetesi’ne göre normal hayatına devam etmekteydi :
“Burada Kal’a-i Sultânîyye bombardımanının tesirâtı gayet ehemmiyetsizdir. Memleketin ahval-i umûmiyesinde zerre kadar tebeddül yoktur. Herkes işiyle, vazifesiyle, alış verişiyle meşguldür. Dünyada her hadisenin mukaddemâtı şiddetle teheyyücâta mucip olarak sonra yavaş yavaş alışıldığı ve ilk tesir zevale yüz tuttuğu halde, burada bombardımanın ilk günleri de ehemmiyetsiz olarak geçmiştir. Hemen hemen diyebiliriz ki şehrin heyet-i umûmiyesinde, ahâlinin tarz-ı hayat ve maişetinde, hiç bir şeyde zerre kadar tebeddül eseri yoktur. Bu hâl-i fevkalâdenin esbâbı rûhiyesi tahlile sezâ bir mahiyettedir. Milletin gösterdiği bu metânet ve itidale kaygısızlık demek cinayettir. Çünkü kaygısız değil, bilakis vatana şiddet-i merbutiyetimizi nice vesileler ve fırsatlarda faziletkarâne ve ulvi bir tarzda ispata muvaffak olduk.”

Böyle buhranlı günlerde sansür uygulamasını da göz önünde bulundurmak lazım gelir. Hükümetin savaş öncesi aldığı borçlar ve savaşın masrafları savaş henüz tam anlamıyla kendini hissettirmediğinden dolayı hükümet tüm masrafları karşılayabiliyordu. Savaşın asıl etkisi Çanakkale cephesinde binlerce yaralının Sirkeci ve Haydar paşa limanlarına akın akın gelmesiyle hissedilecekti.

TAM YOL ÇANAKKALE

İtilaf devletleri savaş konseyinin kararı üzerine hemen hazırlıklara başladı. Carden’e istediği ihtiyat kuvvetlerin gönderileceği vaat edildi. Buna ek olarak, Fisher’in önerisiyle, Kraliyet Donanması’nın 15 inçlik (38 santimetre) toplara sahip en modern zırhlısı Queen Elizabeth son seyir ve top kalibrasyon denemelerini yapmak üzere gönderilmesi kararı alındı. Churchill harekâtın 15 Şubatta başlayacağını Fransa’ya bildirmiştir. Fransa harekâta, Amiral Carden’in komutası altında Amiral Guepratte’nın komuta ettiği bir filo göndermiştir. Churchill, Rusya’dan da İstanbul Boğazı’na taarruz etmek sureti ile bu harekâta katılması istenmiştir . Ruslar bu talepler karşısında sadece Ege’ye, Askold adında bir hafif kruvazör gönderecektir .

Savaş Konseyi’nin kararı ile birlikte yapılacak harekâtın planıda belirginleşmişti: Karadan bir çıkarma yapılmaksızın Boğaz geçilecek, ardından karaya asker çıkarmak üzere bir kara gücünün de kullanılmasına karar verilmiş olması ve bu yönde hazırlıkların başlamasıdır. Bu karar, büyük riskleri de beraberinde taşıyordu. Taarruz tarihi 19 Şubat 1915 olarak saptanmıştı. Doğrudan Boğaz’a yönelik bir deniz taarruzu için görevlendirilen Carden’in emrinde İnflexible muharebe krovazörü, Agamemnon, Triumph, Vengeance, Albion ve Cornwallis zırhlıları ile Amiral Guepratte komutasında Sufren, Gaulois ve Bouvet zırhlılarından oluşan bir Fransız tümeni ile 4 hafif kruvazör, 16 muhrip, 7 denizaltı, 7’si mevcut, 14’ünün de yolda olduğu 21 mayın arama-tarama gemisi ve bir uçak gemisi vardı. Queen Elizabeth ve Lord Nelson zırhlıları da yolda bulunuyordu . Bu gemiler üzerinde çeşitli çaplarda toplam 187 top yerleştirilmişti.

Bunun dışında 29.tümenin Mondros’a sevk edilmesi, Mısır’da hazırlanan ordunun sevki için hazırlıkların tamamlanması, hayvan nakline mahsus nakliye araçlarının temini, küçük nakil araçları, romörkörlerin tedarik edilmesine karar verildi.
İtilaf devletlerinin tüm bu hazırlıkları yaptığı haberlerinin ulaşması Osmanlı devletininde hazırlıklarını hızlandırmasına neden olmuştur . İlk saldırının yapılacağı 19 Şubata gelindiğinde itilaf bloğunun hazırlıkları tamamlanmıştı, Çanakkale Boğazı’na saldıracak birleşik filo, her biri 3-5’er muharebe gemisinden oluşan 3 Tümen hâlinde tertip edilmişti. 1 ve 2. Tümenler İngiliz gemilerinden 3. Tümen Fransız gemilerinden oluşmaktaydı.

DENİZ SAVAŞLARI

ÇANAKKALE BOĞAZI’NDA SAVAŞ ÖNCESİ YAPILAN HAZIRLIKLAR

Çanakkale muharebesine 25 Ocak’ta karar verilmişti fakat İlk harekat İngiltere’nin Osmanlı Devletine savaş ilan ettiği 3 Kasım 1914’te İngiliz gemileri tarafından boğazın bombalanması ile olmuştu. 3 Kasım sabahı iki İngiliz ve iki Fransız muharebe gemisi, dört kruvazör ve 8 muharipten oluşan filo Kumkale ve Orhaniye Tabyalarını bombalamıştır. Bu bombardıman esnasında Seddülbahir’deki merkez cephanenin ateş alması nedeniyle meydana gelen patlamada 5 subay ile 80 er şehit olmuş, 31 kişi de yaralanmıştı. Boğaza yapılan bu saldırıdan sonra müstahkem mevki komutanı Cevat Paşa boğazda ki savunma tertibatı ile ilgili yeni değişiklikler yapmıştır.

Savaş öncesi Boğazı savunmak için bazı tertibatlar alınmış bulunmaktaydı. Fakat bu tertibatın çoğu 25-30 yıl öncesinin teknolojisini yansıtmakta idi. Burada bulunan toplar kullanım itibari ile yeterli olmamakla ikisi bağımsız, üçü ağır topçu taburunda bulunan toplam 35 batarya bulunuyordu.

Savaş öncesi Alman Ağır Topçu Genel Müfettişi Posseldt ve İstihkam Genel Müfettişi Weber Paşaların Harbiye Nezâreti’ne tavsiyeleri üzerine batarya sayısı 22’ye indirilmiş, personelin de diğer bataryalara nakli sureti ile mevcut personel sıkıntısı giderilmeye çalışılmıştır.

Müstahkem Mevkii Komutanlığı ise, bunun zıttı olarak, 20 Eylül 1914’te hazırladığı raporda, Boğaz girişinin her zaman kolayca ele geçirilip düşürülebileceğini, iç kısımda ise düşmanın kuşatma altında olacağını beyanla hazırlıkların Boğaz içinde yapılmasını rapor etmiştir . Çevrede ki Müstahkem Mevkileri ve ordulardaki ağır topların bir bölümü Çanakkale’ye sevk edilirken, Çanakkale Müstahkem Mevkii deposundaki eski toplar yeniden kullanılmaya başlamıştı. Bunun dışında Mesudiye Zırhlısı’nda olduğu gibi eski savaş gemilerinden sökülen toplar ile seferberlik öncesi Boğaz’ın yeniden tahkimi çerçevesinde 15 Haziran 1914’te alınan karar gereği kadro dışı bırakılan toplardan da tekrar yararlanma yoluna gidilmiştir .

Tüm bunların yanında Boğazın mayınlamasına başlanmış ve mayın hatlarının sayısı artırılmıştır, iki yeni hat eklenmiştir . Boğaz’daki tabyaların düzenlenmesi yanında gece vakti gözlem ve isabetli atışların temini için ışıldaklar da yerleştirilmiştir . Boğaz’a mayınlar ve ışıldaklar döşenirken bir taraftan da denizaltıların geçmesine mani olmak üzere 5 Şubat 1915’te Boğaz’ın güney kesimindeki son mayın hattının ardına belli noktalarda şamandıralar arasına balıkçı ağları gerilmiştir.

 

 

13 Aralık 2015 Gelibolu Şehitlik Turu

Gelibolu Şehitlik Turu

TUR ADI: Gelibolu Şehitlik Turu

TUR TARİHİ: 13 Aralık 2015 Pazar

TUR SÜRESİ: Günübirlik

DURUM: Kesin Hareketli

KONTENJAN: Müsait

BAŞLANGIÇ SAATİ:13 Aralık 2015 Pazar – 09.00
HAREKET NOKTASI: Çanakkale Feribot İskelesi
BAŞLANGIÇ TARİHİ:13 Aralık 2015 Pazar – 18.00

TUR PROGRAMI

* 13 Aralık 2015 Pazar Vitalis Kültür Kafe’de (Çanakkale Feribot İskelesi Eski Rektörlük Binası ) Buluşma ve Hareket ( Şehir içinde konaklayan misafirlerimiz ücretsiz otel veya pansiyonlarından alınıp yine bırakılırlar)

* Muhteşem boğaz manzarası eşliğinde Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’na kıtalararası bir yolculuk

Çanakkale Deniz Muharebeleri:

Kilitbahir Kalesi – Namazgah Tabyası ve Müzesi – Rumeli Mecidiye Tabyası ve Seyit Onbaşı Anıtı

Çanakkale Kara Muharebeleri

I. Kuzey Cephesi

Bigalı Köyü Atatürk Evi – Anzac Koyu ve Tören Alanı – Mehmetçiğe Saygı Anıtı

Kanlı Sırt – Kırmızı Sırt istikametinde tüneller ve siperler arasından orijinal savaş yolu yürüyüşü -57. Alay Şehitliği – Mehmet Çavuş Anıtı –Cesarettepe-Arıburun Yarları – Kılıçbayırı

Talat Göktepe Anıtı –Mehmetçik Parkı 261. Rakımlı Tepe – Conkbayırı Conkbayırı Atatürk ve Yeni Zelanda Anıtları – Atatürk’ün Saatinden Vurulduğu Yer – Gözetleme Yeri

II. Güney Cephesi

Şahindere Sargı Yeri Şehitliği – Soğanlı Dere Sargı Yeri Şehitliği – Havuzlar Şehitliği

Çanakkale Şehitleri Abidesi – Morto Koyu’nda  Boğaz Manzarası Eşliğinde Çay Keyfi

Ertuğrul Koyu Tabyası – Yahya Çavuş Anıtı ve Şehitliği – Seddülbahir Köyü – Kanlı Dere

Alçıtepe (Kirte) Köyü Salim Mutlu Müzesi – Zığındere Hastane Şehitliği – Nuri Yamut Anıtı

* 17.30 – 18.30 Arası Çanakkale’ye Dönüş

Kişi Başı Ücret: Herşey Dahil 60.- TL ( 0-6 Yaş Çocuklar 35.- TL )

Ücrete Dahil Hizmetleri

  • Rehberlik Hizmeti
  • Öğle Yemekleri  ( yemek esnasında içecekler ekstradır )
  • Müze Girişleri
  • Feribot Geçişleri
  • Turistik Araçlarla Ulaşım
Gelibolu Şehitlik Turu
Gelibolu Şehitlik Turu

15 Kasım 2015 Gelibolu Şehitlik Turu; Kesin hareketli Çanakkale çıkışlı günübirlik Gelibolu Çanakkale Şehitlik Turu

SUVLA ÇIKARMASI VE ANAFARTALAR MUHAREBELERİ

Ağustosta asıl harekât bölgesi olarak tespit edilen ve İngiltere’den getirilen yeni birliklerin kullanıldığı Suvla Limanı Çıkarması’nda amaç, 6 Ağustos akşamı diğer bölgelerle birlikte aynı anda bir baskın ile limanı çevreleyen tepeleri alacak bir örtü kuvvetini sahile çıkarmaktı. 7 Ağustos sabahı takviye edilen bu birliklerin bir kısmı ile de Anzakların Kocaçimentepesi’ni ele geçirmesine yardım edilecekti.

Çıkarma saati 22:30 olarak tepit edilmişti. Böylece gündüz Seddülbahir’de başlayan harekâtı, birbirini izleyen bir dalga halinde, 17:30’da Kanlısırt’a, 21:30’da Conkbayırı’na yapılacak harekâtlar izleyecek ve Türk tarafının bütün dikkati bu tarafa çevrildiği bir sırada, Suvla’ya asker çıkarılacaktı.

Anafartalar bölgesindeki Yarbay Wilmer komutasındaki müfrezenin toplamı 3.000 kişi civarında idi ve Kuzey Grubu’na bağlıydı. Kireçtepe’de Gelibolu Jandarma Taburu, Softatepe ve Lalababa Tepeleri’nde dağıtılmış bulunan Bursa Jandarma Taburu konuşlanmıştı. İsmailoğlutepe’de ise, 31. Alay 2. Tabur’u yerleşmişti. Alayın 1. Tabur ise Ağıldere’ye Kuzey Grubu’na takviye olarak gönderilmiştir. Müttefik güçler, ilk gece, sahile toplam 10.300 asker çıkarmayı planlamıştı. Bu bile, buradaki birliklerin karşılaşacakları kuvvetin kendilerinin üç misli büyüklüğünde bir güçle yapacakları muharebenin, önemini göstermekte idi. Çıkarma için Suvla Koyu’nda iki yer seçilmişti. Birincisi Küçük Kemikli Burnu’nun hemen güneyinde “B” ve “C” harfleri ile gösterilen, birbirine yakın iki sahil; diğeri ise, Tuzla Gölü’nün denizle bağlantısını sağlayan kısmın kuzeyinde bulunan “A” harfi ile gösterilen sahildi.

32. Tugay’ın Lalababa Tepesi’ni alması kolay olmamıştır. Burayı Bursa Jandarma Taburuna ait bir bölük sabaha kadar savunmuş, muharebede düşmandan birçok subay ve er öldürülmüştü. Bunlardan biri de tabur komutanı Yarbay Chapman’dır. Zorluklar ve ateş altında kıyıya çıkabilen tugayın bir taburu, 7 Ağustos saat 03:00’de Büyük Kemikli Burnu doğrultusunda ilerlemiş, burada Türk postalarının direnmesi ile karşılaşmış, diğer tabur ise, Softatepe’ye doğru ilerlemesini sürdürmüştür.

Hal böyle olunca, 33. Tugay’dan yardım istenmek zorunda kalınmıştı. Ancak sabah olunca Büyük ve Küçük Kemikli Burunları İngiliz birliklerinin eline geçebilmiştir. Bu ilk çatışmalar ve çıkarmadaki zorlukların da etkisi ile İngiliz birlikleri kıyıda hareketsiz, karmakarışık ve düzensiz bir şekilde bir süre beklemişlerdir.

İngilizlerden oluşan 11. Tümen’den sonra İrlandalı askerlerden müteşekkil 10. Tümen de çıkarılmaya başlanmıştır. C Sahili’ne çıkarılan birlikler, Softatepe’sine hareket etmiş, tümenin 3 taburu ise Lalababa’da bırakılmıştır. Toparlanan birliklerin Mestantepe’ye ilerlemesini ise, Bursa Jandarma Taburu önleyecektir. 10. Tümen’in ikinci çıkarma dalgası, A sahiline yapılmıştı. Diğer taraftan bu birliklerin kahramanca müdâfaaları, İngiliz birliklerinin inançlarını sarsması yanında ilerlemelerini de durdurmuş, Conkbayırı ve Kocaçimentepe bölgelerindeki birliklerin kuzeyden kuşatılmasını önlemiştir.

Yeni takviyelerin ve cephanenin gelmemesi durumunda iki tümenlik kuvvetin bu birlikleri durdurması imkânsızdır. Gelişmeler karşısında bir kere daha yanıldığını anlayan Liman Paşa, Bolayır’da bulunan 7 ve 12. Tümenleri Ahmet Feyzi Bey komutasında harekete geçirmiştir. Bu tümenlerin cepheye gelmesinin 36 saat kadar sürmesi beklenmektedir. Bu durumda cephenin bütün yükü çıkarmayı karşılayan Yarbay Wilmer’in komutasındaki Anafartalar Müfrezesi’ne kalmıştı. O günün sabahı, 7. Tümen saat 09:00’de aldığı emir üzerine, Anafartalar’a yürüyüşe başlamıştı. 12. Tümen birliklerinin Bolayır kıyılarına dağıtılmış olduğundan toplanmaları öğlen 12:00’yi bulmuş, ancak bu saatten sonra yürüyüşe geçebilmişlerdir. 7 Ağustos akşam ise ordu karargâhının olduğu Yalova’dan, Kuzey Grubu’na Saros ve Anafartalar Müfrezesinin Anafartalar Grubu adı altında Albay Feyzi Bey’in emrine verildiği bildirilmiştir.

Ayrıca İngiliz birlikleri de henüz hedeflenen yüksek tepeleri (Tekketepe ve Kavaktepe) ele geçirememiştir. Bununla beraber birliklerin acele olarak taarruza sokulmasının zararı çeşitli defalar görülmüştü. Taarruzu sabaha bırakmaya karar veren Feyzi Bey bu konuda Liman Paşa ile uzun ve tartışmalı telefon konuşmaları yapmıştır. Liman Paşa, taarruzun ertelenmesi önerisine çok kızmış, bu öneri iyi niyetle karşılamayarak aynı gün akşam Albay Feyzi Bey’i görevinden almıştır.

Bu görevden alış Çanakkale Savaşları’nın önemli dönüm noktalarından biri olacaktır. Mustafa Kemal’in bu göreve getirilmesi ile birlikte Türk tarafı taarruza geçmiş, Anafartalar ve Conkbayırı’nda birbiri ardına zaferler kazanılmıştır. Şu da unutulmamalı ki, Feyzi Bey’in özellikle Anafartalar’da kuvvetlerini erken bir taarruzdan koruyarak emirleri uygulamayı tehir etmesi kendi komutanlık kariyerini bitirirken, esasında memleketin geleceği adına büyük bir fedâkarlık yapmıştır. Zira bu kararlılığı ile mevcut birliklerin yıpranmasını önlemiş, hem de yapılacak bir taarruz için birliklere dinlenme ve eksiklerini giderme imkânı vermiştir. Pek tabiî ki İngiliz birliklerinin de bu günleri dinlenerek geçirmesi işaret edilmesi gereken diğer bir husustur. Bu kararın Türk tarihi açısında diğer bir önemi ise Mustafa Kemal’in yıldızının parlamasına vesile olmasıdır.

Komuta kademesinde bu değişiklikler olurken, birlikler de kararlaştırıldığı şekilde taarruz öncesi yaklaşma harekâtına başlamışlardı. 9 Ağustos sabahı her iki taraf da taarruz için tertibatını almıştı. Ancak Türk birlikleri daha önce harekete geçerek başlamakta olan İngiliz taarruzunu kırmıştır. Bu taarruzdaki amaç, İngiliz Kolordu’sunun Anafartalar kesimine yapmakta olduğu ve yapacağı taarruzları durdurarak Damakçılıkbayırı-Mestantepe çizgisini ele geçirip Kocaçimentepe’nin emniyetini sağlamak ve böylece 9. Kolordu ile Anzak Kolordusu’nun birleşmesini önlemekti.

Artık 6 Ağustostan itibaren devam eden sürecin sonuna gelinmekteydi. İngilizlerin tereddütleri üzerine Türk birlikleri büyük gayret ve fedâkarlıkla Kavaktepe- Tekketepe hattına önce varmıştı. Burada konuşlanan 12. Tümen’in taarruz hedefi, Kükürtlüpınar-Mestantepe hattı ile Küçük Anafarta doğu sırtlarından ilerleymek, 7. Tümen ise Damakçılıkbayırı’na taarruz etmekti.

Muharebeler kesin bir zaferle sonuçlanmıştır. Bu zaferle gelecekteki harekâtlar için stratejik öneme sahip Tekketepe, Kavaktepe ve İsmailoğlu gibi tepeler Türk birliklerinin kontrolüne geçmiştir. İngilizlerin bundan sonra artık ilerleme imkânları da kalmamıştır. İnisiyatif artık Türk birliklerinin eline geçmiştir. Anafartalar’daki bu ilk muharebelerde 12. Tümen’in zayiâtı, 1.085, 7. Tümen’in ise 978 kişidir.

6 Ağustostan itibaren devam eden bu beş günlük muharebeler, her iki taraf için ağır olmuş; ortalama Türk zayiâtı 20.000’i, İngiliz zayiâtı 25.000 kişiyi bulmuştur. Bu çıkarmada Türk tarafı Kanlısırtta 6.000, Conkbayırı’nda 9.200, Anafarlarda, 3.000, 19. Tümen Cephesi’nde 1800 kişi zayiatı olmuştur. İngilizler ise en fazla kayıbı Conkbayırı’nda 12.000 kişi, Anafartalar’da 8.400 kişi zayiat vermiştir. Kanlısırt’ta zayiatları 2.000 olurken 19. Tümen Cephesi’nde 2.600 kişidir.

ARIBURNU HAREKÂTI (KANLISIRT VE CONKBAYIRI MUHAREBELERİ)

Savaşların en şiddetli yerlerinden biri olan Düztepe, Conkbayırı, Besimtepe, Abdalyarı, Kurtgeçiti’nden Kocaçimentepe’ye kadar tepe ve geçitlerle birlikte bu yerlerden denize uzanan vadiler ve aralarındaki sırtlardan oluşan İngilizlerin Sarıbayır olarak isimlendirdiği bölgedeki harekâtı, Arıburnu’ndaki Anzak birlikleri gerçekleştirmiştir. Harekât, saat 04:30’dan sonra, Kanlısırt siperlerinin bir saat kadar bombalanmasından sonra saat 05:30 civarında üç dört saf halinde Anzak birliklerinin taarruzu ile başladı. İlk iki taarruz dalgası, önceden kazılan tünellerden yapılmış, tarafsız bölgeden geçiş az zayiâtla başarılmıştı. Diğer iki dalga ise hemen bunun ardından olmuştu. Türk siperlerine ulaşıldığında kanlı muharebeler başlamıştı. Diğer taraftan ağır bombardımanda siperlerin bir kısmının yıkılması sebebiyle mazgallar kapanmıştı. Buranın savunması ile görevli 16. Tümen 47. Alay’ın taburlarının tamamı yok olma noktasına gelmişti. Harpten sonra Çanakkale mevzilerini dolaşan Alman tarih yazarı Rudolph Stratz, gördüğü manzarayı şöyle anlatmaktadır:

“Gelibolu Yarımadası’nın tamamen boşaltılmasından sonra bir siperde bulunan iki iskeletin üzerindeki üniformalarından birinin Türk askerine, diğerinin de bir İngiliz askerine ait olduğunu gördüm. Bunlar, süngülerini birbirinin kalbine saplamış olarak siper duvarının dibinde cansız yatıyorlardı.”

Kanlısırt’a yapılan ilk taarruzla birlikte cephe, 13. Alay 3. Tabur’u, bu da yeterli olmayınca 19. Tümen’in 57. Alay 1. Tabur’u ile takviye edilmiş, saat 19:00’da tekrar başlayan taarruz 16. Tümen komutasında gerçekleşmiş, bütün gayretlere rağmen İngiliz birlikleri girdikleri siperlerden atılamamıştır. Bu durum karşısında Esat Paşa, harekete hazır olma emri verilen 15. Alay’ın yürüyüşünü çabuklaştırarak Kanlısırt’a intikalini, 9. Tümen Komutanı Albay Kannengiesser’e de 26. Alay’ı Kabatepe ve Kumtepe kıyılarını koruma görevinde bırakarak 25 ve 64. Alaylar ile getirebileceği kadar topçu birlikleri ile Kanlısırt doğrultusunda hareket etmesini emretmişti.

6-7 Ağustos gecesinde Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa, yapılacak bir taarruzla Kanlısırt’ın geri alınmasını istemişti. Zira Kanlısırt, Kuzey Grubu’nun en önemli dayanak noktasıydı. Biraz daha ilerleyip Karayürük Deresi’ne hâkim olunması halinde cephenin yarılması ihtimali kuvvetliydi.

Türk tarafı Kanlısırt’ta birkaç siperi daha geri almış olsa da, 7 ve 8 Ağustosta yapılan muharebeler, fazla bir sonuç vermeyecektir. 10 Ağustosa gelindiğinde başlangıçta Türk birliklerini meşgul etmek amacıyla başlayan harekât, hedefi itibari ile bu amacını çoktan aşmıştı. Diğer taraftan Müttefik kuvvetler Türk birliklerinden önemli bir yekûnu üzerlerine çekerek amaçlarına da ulaşmışlardır. Özellikle Kuzey Grubu’ndan üç alaydan (13, 15 ve 12. Alaylar ile 10. Alay 4. Tabur) fazla ihtiyat kuvveti çekerken bölgenin savunması üzerinde olan 16. Tümen’i de haylice yıpratmıştır. Buna karşın 16. Tümen, taarruzu karşılayarak Kanlısırt’ın ele geçirilmesine rağmen durdurmuş ve tüm Kuzey Grubunun çökmesini önlemiştir.

Harekât, 6 Ağustos akşamı hava karardıktan sonra 2.000 kişiden oluşan sağ cenah örtü kuvvetinin ilerlemesi ile başlamıştı. Bu kuvvet, siperlerden bir kısmının kütüklerle tahkim edilmiş eski 3 Numaralı ileri karakolunu ani bir baskınla ele geçirdikten sonra ilerlemesine devam etmiştir. Saat 23:00’de Damakçılarbayırı’na ulaşılmış; gece yarısında (saat yarımda) burası 200 Türk esirle birlikte ele geçirilmişti.

Müttefik kuvvetlerin, 6 Ağustosta, harekâtın asıl hedefi olan Conkbayırı’na Türk birliklerinin kuvvet kaydırmasını önlemek amacıyla başlattığı Kanlısırt taarruzu, bütün şiddeti ile devam ederken, harekâtın asıl noktalarından biri olan Suvla Limanı’na planlanan çıkarma saat 22:30’da başlamıştı.

Sabah saat 06:00’ya gelindiğinde Yeni Zelanda Tugayı bir kısım kuvveti ile Şahinsırtı’nı ele geçirerek Conkbayırı’na ilerlemesini sürdürmüştür. Diğer taraftan 29. Hint Tugayı da Conkbayırı batısındaki Ağıl kesimine, 4. Avustralya Tugayı ise, Asmalıdere’nin güneybatı sırtlarına ulaşmıştı. Bu durumda 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, 7 Ağustos sabahı Şahinsırtı’nın ele geçirildiği haberi üzerine elindeki ihtiyat kuvvetlerinden 14. Alay 1. Tabur’u, Kocaçimentepe’ye, son ihtiyatı 72. Alay’ın iki bölüğünü de Conkbayırı’na göndermiş, böylece bu sırada her hangi bir birlik olmayan Kocaçimentepe-Conkbayırı hattının ilk tedbirini almıştır. Mustafa Kemal Şahinsırtı’ndaki İngiliz birlikleri ile muharebeye başlayan 14. Alay 1. Tabur’a ne pahasına olursa olsun, Conkbayırı’nı tutmasını emretmiştir. Böylece İngilizlerin ilerleyişi engellenmişti.

7 Ağustos sabahı 08:00’e doğru, Allanson ile Gurkhaları, Besimtepe ateş menzili içinde yerleşmiş, Avustralyalılar, bir avuç keskin nişancının savunduğu Kocaçimetepesi’nden bir mil mesafede beklemeye başlamışlardı. Sağ Taarruz Kolu Komutanı, Johnston’un Yeni Zelandalıları da, savunulmayan Conkbayırı’nın zirvesine yaklaşık olarak 1.000 yarda uzaklıktaki Şahinsırtı’nda, iyi bir şekilde mevzilenmiş ve hâlâ Canterbury Taburu’nun gelmesini beklemekteydiler. Türk birliklerini tamamen kuşatan İngiliz birlikleri, tam bir zaferin eşiğinde durmakta idiler.

Esat Paşa durumun nazikleşmesi üzerine Kanlısırt’a takviye için gönderilmesi planlanan 9. Tümen’i Conkbayırı’na göndermeye karar vermiştir. Bu emri alan Tümen Komutanı Alman Albay Kannengiesser, kendisine bağlı 64 ve 25. Alayları Conkbayırı’na doğru yürüyüşe geçirmiştir. Conkbayırı’nı savunmakla görevlendirilen ve durumu görmek için alaylarından önce cepheye giden Albay Kannengiesser, beklenmedik bir takviye kuvvet olarak nitelediği 14. Alay’ın 1. Tabur’u ile 72. Alay’ın iki bölüğünü alarak 25 ve 64. Alay komutanlarının, kıtalarının Conkbayırı’na yaklaştığı haberini getirene kadar bu birliklerle, iki tarafında küçük birer muharebe cephesi kurmuştur. Tümen Komutanı Kannengiesser, saat 06:30’da durumu görmek için Besimtepe’ye çıktığında 64. Alay Kurdgeçidi ardına henüz gelmiş, 25. Alay ise yürüyüş halindeydi. 64. Alay’ı Asmalıdere dolaylarında İngilizlere karşı direnen ve çekilmek durumunda kalan kuvvetlere takviye olarak verirken, 25. Alay’ın da hızla Conkbayırı’na yetişmesini emretmiştir. Topçu atışı sonrası başlayan taarruzu, 14. Alay 1. Taburu karşılamış, 25. Alay’ın yetişmesi ile taarruz durdurulmuştu. Artık gün boyu yeni bir taarruz faaliyetinde bulunulmamış, taarruz kolları Şahinsırtı ile Conkbayırı sırtlarında siper kazmaya başlamışlardı. Taarruz ise ertesi güne ertelenmişti.

Tümen komutanı Kannengiesser’in yaralanması üzerine tümen komutanlığına Güney Grubu’ndan ihtiyat olarak gönderilen 4. Tümen Komutanı Yarbay Cemil Bey getirilmiştir. Yarbay Cemil Bey, Kocaçimentepesi’nden, saat 13:00’de komutayı ele almıştır. Tümen Komutanı Kuzey Grubuna akşamüzeri 17:30’da gönderdiği raporda düşmanın Conkbayırı taarruzunun durdurulduğu ve gece Şahinsırtı’nın ele geçirilmek üzere bir taarruzun yapılacağı belirtilerek başka önemli bir durum hatırlatılmaktadır: Anafartalar çıkarması nedeniyle ilerleyen düşman birlikleri karşısında Anafartalar Grubu komutanı Wilmer takviye birlik istemektedir :

Görüldüğü üzere düşmanın bu ilerleyişi de kısa süreli olmuştu. Conkbayırı’nın zaptı esasen söz konusu değildir. Aslında Conkbayırı’nın zirvesinin Yeni Zelandalıların eline geçtiğini söylemek de mümkün değildir. Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere 64. Alay’ın geri çekilmesi tamamen taktik icadı idi.

Kocaçimentepesi ve Conkbayırı bölgelerindeki birliklerin Anafartalar Grup Komutanlığı emrine verilmesi üzerine Kuzey Grubu bölgenin kendi sorumluluğundan çıkmış olmasına rağmen taşıdığı öneme binaen gerektiği zaman kendi imkânı ile yardımda bulunmuştur. Grup Komutanı Esat Paşa elinde bulunan ihtiyat 10. Alay’ı 19. Tümen emrine gönderirken kardeşi Mirliva Vehip Paşa’dan telefon ederek kuvvet istemişti. Vehip Paşa bu istek üzerine 8. Tümen’i iki alayı ile birlikte göndermişti. Tümen komutanı Kuzey Grubu emrine girdikten sonra Conkbayırı’ndaki birliklerin de komutasını alarak 8/9 Ağustos gecesi saat 22:30’da yaptığı taarruzda bütün gayretlerine rağmen İngilizleri atamamıştır.

Conkbayırı’nda her yeni gün diğerinden farklı olmaktaydı. Bu bölgeye birçok birlik intikal ettirilmiş, ancak kumanda meselesi tamamen çözülememişti. Toplanan birliklerin bir düzen içinde maksada uygun bir şekilde sevk ve idare edilmemesinden istenen netice alınamamıştı. Mustafa Kemal’in Anafartalar Grup Komutanlığı’na getirilmesi sürecinde, esasında onu ilk tavsiye eden 3. Kolordu Kurmay Başkanı Fahrettin Bey (Altay) olmuştur. Conkbayırı’ndaki durumun gönderilen birçok birliğe rağmen tehlike arz etmesi ve istenilen neticenin alınamaması üzerine Fahrettin Altay, Esat Paşa’ya buraya kudretli bir komutanın göndermesi gerektiği bu kişinin de Mustafa Kemal olduğunu söylemiş; Esat Paşa da bunu uygun bulmakla birlikte bunu bizzat kendisinin, (Fahrettin Altay) ordu komutanına yapmasını istemiştir.

Fahrettin Altay telefonla 5. Ordu Kurmay Başkanı Kazım Bey’i arayarak Conkbayırı’ndaki durumu izah ettikten sonra Mustafa Kemal’in kolordu komutanı olarak tayinini teklif etmiş, bu teklifin Esat Paşa tarafından da uygun görüldüğünü belirtmiştir.

Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı’na Enver Paşa’nın onayı da alındıktan sonra 09:45’de getirilmiş, hemen hazırlıklarını yapıp, 19. Tümen’in komutasını da 27. Alay Komutanı Şefik Bey’e teslim ettikten sonra gece yarısına yarım saat kala, Çamlıtekke’ye hareket etmiştir. Böylece 8 Ağustos akşamı Anafartalar Grup Komutanlığı’na getirilen Mustafa Kemal’in mesul olduğu alan da genişletilerek, Conkbayırı da dahil edilmiştir. Mustafa Kemal’in Anafartalar’da 7 ve 12. Tümenle yaptığı bu mücadelede başarılı olmuştur. Daha sonra ki süreçte 8. Tümen birliklerinin de Anafartalar Grup Komutanlığı emrine verilmesi ile Mustafa Kemal’in mesul olduğu kıta artmış ve mesafe de genişlemiştir. Mustafa Kemal, Anafartalar’da durumu bir dereceye kadar düzene koyduktan sonra öteden beri rahatsız olduğu Conkbayırı’ndaki duruma el koymak üzere akşamüzeri ağır bombardıman altında yürüyerek 8. Tümen Karargâhına gelmiştir. Tümen komutanından birliklerin durumu hakkında bilgi almıştır. Conkbayırı’ndaki muhtelif birlikler değişik yerlerde bulunduğundan aralarında da bir irtibat sağlanamamıştı.

Mustafa Kemal aldığı bilgiler ışığında, 10 Ağustos sabah 4:30’da baskın şeklinde bir taarruza karar vermiştir. Oysa diğer komutanlar yeni takviyelerin beklenmesi görüşündedir. Taarruzun başarısına inanan Mustafa Kemal, planladığı taarruzu başlatma konusunda kararlı tavrını sürdürmüştür:

Mustafa Kemal, düşmanın şiddetli ve seri bir baskın ile mağlup edilebileceğine inanmaktaydı. Bunun içinde çok kuvvetten ziyade dikkatli ve fedâkarâne bir sevk ve idare, maksadı temin edebilirdi. Bunun ispatı için de, geceyi taarruzu yapmayı düşündüğü ana kuvvet olan 8. Tümen birliklerinin başında geçirmiştir. Mustafa Kemal’in bu taarruzdaki kararlılığının bir değişiklik göstermemesi de takviye olarak gönderilen ve yolda bulunan 41. Alay’ın cepheye yetişememesi durumunda bile -ki yetişmesi beklenmiyordu- harekâta başlayacak olmasıydı. Birliklerin taarruz planını hazırlamış, süngü taktırdığı birlikler taarruza hazır halde beklemekteydi. Buna göre hücum, Conkbayırı güneyindeki 261 Rakımlı Tepe’yle, Conkbayırı’nın kuzeyini görmeye elverişli olan boyun noktasındaki birlikten, saat 04:30’da kaldırılacak kürek işareti ile başlayacaktı. Gece gelecek 28. Alay 261 Rakımlı Tepe’yle Düztepe arasında taarruz edecek; 41. Alay bu taarruza yetişemeyeceğinden, ihtiyatı oluşturacaktı.

Taarruz, planlanan şekilde hızlı başlamış, siperlerinden ok gibi fırlayarak İngiliz siperlerine dalan Mehmetçik, kanlı bir süngü muharebesine tutuşmuştu. Muharebe fazla sürmemiş, Conkbayırı sırtlarındaki iki İngiliz taburundan kurtulanlar düzensiz bir şekilde geriye çekilmek zorunda kalmışlardır. 23. Alay, kaçan İngiliz askerlerinin peşine takılmıştı. Diğer taraftan Ağıl kesimine hücum eden Türk askeri ile bu bölgedeki General Boldvin’in tugayı arasında ise, kanlı süngü muharebeleri devam etmekteydi. Saatlerce süren, Yarımada’nın bu en kanlı süngü muharebesinde galip olan, Türk tarafı olmuş; Conkbayırı’nın batı yamaçlarındaki Ağıl kesimi ele geçirilmiştir. Bu muharebede Tugay Komutanı General Boldvin ile kurmay başkanı da öldürülmüştü.

Bu sırada bir şarapnel parçası muharebeleri bizzat yöneten ve hadiseleri takip eden Mustafa Kemal’in göğsünün sağ tarafına çarparak cebindeki saati paramparça etmiş, vücudunda derince bir kan lekesi bırakmıştır.

Mustafa Kemal’in âni ve ısrarlı taarruzu ile düşman, Conkbayırı eteklerinden geri püskürtülmüş, Şahinsırtı’nın doğu kısımları ise Türk askerinin kontrolüne geçmişti. Hatta kısım kısım bazı müttefik birlikleri sahile kadar çekilmişti. Grup komutanı, elde edilen başarının kalıcı olması, Türk birliklerinin sayıca fazla düşman kuvvetleri arasında kaybolma ihtimali ve taarruz sırasındaki kayıplar da göz önüne alınarak 12:15’de 8. Tümen emirle taarruza ara vermiştir Conkbayırı’nda eşine az rastlanır bir kahramanlık gösteren Mehmetçik binlerce kardeşini şehit olarak toprağa verme pahasına düşmana geçit vermemiştir.

 

12 Aralık 2015 Gelibolu Şehitlik Turu

Gelibolu Şehitlik Turu

TUR ADI: Gelibolu Şehitlik Turu

TUR TARİHİ: 12 Aralık 2015 Cumartesi

TUR SÜRESİ: Günübirlik

DURUM: Kesin Hareketli

KONTENJAN: Müsait

BAŞLANGIÇ SAATİ:12 Aralık 2015 Cumartesi – 09.00
HAREKET NOKTASI: Çanakkale Feribot İskelesi
BAŞLANGIÇ TARİHİ:12 Aralık 2015 Cumartesi – 18.00

TUR PROGRAMI

* 12 Aralık 2015 Cumartesi Vitalis Kültür Kafe’de (Çanakkale Feribot İskelesi Eski Rektörlük Binası ) Buluşma ve Hareket ( Şehir içinde konaklayan misafirlerimiz ücretsiz otel veya pansiyonlarından alınıp yine bırakılırlar)

* Muhteşem boğaz manzarası eşliğinde Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’na kıtalararası bir yolculuk

Çanakkale Deniz Muharebeleri:

Kilitbahir Kalesi – Namazgah Tabyası ve Müzesi – Rumeli Mecidiye Tabyası ve Seyit Onbaşı Anıtı

Çanakkale Kara Muharebeleri

I. Kuzey Cephesi

Bigalı Köyü Atatürk Evi – Anzac Koyu ve Tören Alanı – Mehmetçiğe Saygı Anıtı

Kanlı Sırt – Kırmızı Sırt istikametinde tüneller ve siperler arasından orijinal savaş yolu yürüyüşü -57. Alay Şehitliği – Mehmet Çavuş Anıtı –Cesarettepe-Arıburun Yarları – Kılıçbayırı

Talat Göktepe Anıtı –Mehmetçik Parkı 261. Rakımlı Tepe – Conkbayırı Conkbayırı Atatürk ve Yeni Zelanda Anıtları – Atatürk’ün Saatinden Vurulduğu Yer – Gözetleme Yeri

II. Güney Cephesi

Şahindere Sargı Yeri Şehitliği – Soğanlı Dere Sargı Yeri Şehitliği – Havuzlar Şehitliği

Çanakkale Şehitleri Abidesi – Morto Koyu’nda  Boğaz Manzarası Eşliğinde Çay Keyfi

Ertuğrul Koyu Tabyası – Yahya Çavuş Anıtı ve Şehitliği – Seddülbahir Köyü – Kanlı Dere

Alçıtepe (Kirte) Köyü Salim Mutlu Müzesi – Zığındere Hastane Şehitliği – Nuri Yamut Anıtı

* 17.30 – 18.30 Arası Çanakkale’ye Dönüş

Kişi Başı Ücret: Herşey Dahil 60.- TL ( 0-6 Yaş Çocuklar 35.- TL )

Ücrete Dahil Hizmetleri

  • Rehberlik Hizmeti
  • Öğle Yemekleri  ( yemek esnasında içecekler ekstradır )
  • Müze Girişleri
  • Feribot Geçişleri
  • Turistik Araçlarla Ulaşım
Gelibolu Şehitlik Turu
Gelibolu Şehitlik Turu

15 Kasım 2015 Gelibolu Şehitlik Turu; Kesin hareketli Çanakkale çıkışlı günübirlik Gelibolu Çanakkale Şehitlik Turu

SEDDÜLBAHİR TAARRUZU

Türk birliklerini şaşırtmak ve harekâtın asıl ağırlık noktalarına birlik kaydırmayı önleme amacı ile Seddülbahir bölgesinde bir taarruz planlanmıştır. Taarruz, Kirte Deresi’nin her iki tarafındaki mevzilere yapılacaktı. Her ne kadar bu, İngiliz resmi tarihinin de ifade ettiği üzere, bir taktik taarruz olsa da Seddülbahir’de 8. Kolordu Karargâhı’nda neredeyse Nisan ayındaki iyimserlik hakimdi. Genel Karargâh’ın kolorduya verdiği, sınırlı hedefler unutularak 6 Ağustosta verilen husûsî kolordu emrinde Kirte’nin ve Alçıtepe’nin erkenden zapt edilmesi istenmiştir. Yapılan planına göre, taarruz 14:20’de yavaş tempoyla ağır toplar ateşe başladıktan bir saat sonra bölgedeki tüm sahra topçuları ve makineli tüfekler ateşe başlayacaktı. 15:50’de de birlikler hücuma geçecekti.

İngiliz top ateşinin başlamasından hemen sonra Türk topçusu da aynı şiddetle karşılık vermişti. Bu ateş, İngiliz siperlerinde ağır tahribe yol açarken, haberleşme telefonlarını da tahrip etmişti. Ulaştırma hendekleri tıkanmış, iki İngiliz topu da, saf dışı kalmıştı. Hemen ardından 03:50’de piyadenin hücumu başlangıçta ağır zayiâta uğrayarak Türk siperlerine yanaşması, harekâtı geriden takip edenleri iyimserliğe sevk etmiş ve karargâha hedeflerin zapt edildiğine dair raporlar yazılmasına sebep olmuştu. Gerçekte, durum bundan farklıdır; 88. Tugay parçalanmış, başlangıçta ele geçirilen mevzilerden çekilmek zorunda kalmıştır. Bu süreçte 88. Tugay, muharebeye giren 3.000 erden 2.000’ini kaybetmişti. Taarruzun başarısızlıkla sonuçlandığını anlayan General Cayley’in raporları, kolordu ve tümen karargâhında itibar edilmemiş, aksine ilk gelen raporlar çerçevesinde taarruzun başarı ile neticelendiği kanaatine varılmıştı.

7 Ağustosta yapılan taarruzların da bir sonuç vermemesi, Hamilton’u korkutmuştu. Zaten mevcut erlerle, takviye alınmadan yapılan bu taarruzun ilerletilmesi ve sonucun yine başarısızlık olması, birliklerin durumunu iyice zora sokması, kuzeyde gelişen harekâtı zor duruma sokabilirdi. Hamilton’a göre buradaki birliklerin savunmada kalması gerekmekteydi. Belki ileride buradan kuzeye kaydırılacak birliklerle Türk kuvvetinin zayıflaması sonucu yeni bir taarruz düşünülebilirdi.

AĞUSTOS MUHAREBELERİ

25 Nisandan itibaren Müttefikler, hedeflerine ulaşmak için Yarımada’ya bir biri ardına binlerce asker getirmiş, birçok kanlı muharebeye rağmen elde edilen netice, birkaç kilometre karelik toprak parçasından öteye gidememiştir. Beklenmeyen ağır kayıplar, yaz ile birlikte başlayan sıcaklar, hastalıklar, durumu iyice içinden çıkılmaz bir hale sokmaya başlamıştır. Bütün bunlara rağmen Hamilton, Yarımada’nın biraz cephane ve asker takviyesi ile ele geçirilebileceği inancını daima korumuş, Londra’ya çektiği telgraflarda da bunu daima belirtmiştir. Diğer taraftan İngiltere, Batı Cephesi’nde istenilen sonucu da bir türlü alamamaktaydı.

Chuchill’in 5 Haziranda İskoçya liman kenti Dundee’de yaptığı konuşmadaki “Çanakkale Muharebesi ağır ve yıkıcıdır. Fakat zafer, kesinlikle elde edilecek ve her şey yoluna girecektir.” sözleri, İngiltere’nin Gelibolu hareketine yaklaşımını göstermesi bakımından önemlidir.

Lord Kitchner, Hamilton’un talepleri karşısında fikrini değiştirmeye başlamıştır. Yeni kabine kurulduktan sonra Savaş Konseyi, Çanakkale Komitesi adı ile 7 Temmuzda toplanmış, Çanakkale’ye üç yeni tümenin daha gönderilmesine karar verilmiştir. Temmuz sonunda, bu tümenlere iki yeni tümen daha eklenecektir. Artık uzun zamandır konuşulan Suvla planı netleşmeye başlamıştı. Birlikler kiralanan transatlantik gemileri ile Gelibolu’ya nakledilirken, yeni çıkarma planları da hazırlanmaya başlamıştır.

5. Ordu da, aldığı istihbaratlar üzerine hazırlıklarına başlamış, cephe hattında yeni düzenlemelere gitmiştir. Zira son muharebelerden sonra hâkim olan uzun sessizlik, yakın zamanda yeni bir harekâtın olacağının işaretçisiydi.