MUHAREBELER ÖNCESİ GELİŞMELER
1. Dünya Savaşının Başlaması ve Osmanlı Devleti
Tarihin geçmiş sayfalarından bugüne, her şey değişime uğrarken bu değişikliklere meydan okuyan Jeopolitik ve siyasi konumuyla Türk milletinin bir incisi olan boğazlar her daim tehdit altında olmuştur. Boğazlara hakim olmak demek bu coğrafyada söz sahibi olmak demekle eş değerdedir. Boğazlar bu sebeptendir ki en yakınındaki Rusya olmak üzere bir çok devletin aynı zamanda dünya siyasetinde söz sahibi olmak isteyen en uzaktaki İngiltere’nin hep arzuladığı ele geçirmek istediği yer olmuştur.
Devletler arasındaki bu sonu gelmez mücadele 1914 yılında başlayan 1.Dünya savaşı ile tarafların vazgeçilmezi haline gelmiştir. Osmanlı devleti büyük harp öncesi içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi çıkmazdan kurtuluş reçetesi olarak gördüğü bu savaşta ilk önce İngiltere ve Fransa’ya yanaşmak ve birliktelik kurmak istediyse de bu kabul görmemiş, ve böylece savaşın diğer kutbu olan Almanya’ya yakınlaşmıştır. Böylece Osmanlı devleti tarafını belirleyip öteden beri boğazlara bir harekat yapılmasını isteyen İngiltere ve Rusya’ya karşı safını netleştirmiştir. 1. Dünya Savaşı sırasında İtilaf devletleri Almanya’nın yanında yer alan Osmanlıyı etkisiz hale getirmek, Rusya’nın boğazlardan rahatça geçebilmesini sağlamak amacıyla İstanbul ve Çanakkale boğazlarını ele geçirme planları yapıp, donanmalarını Çanakkale’ye sürmüşler fakat hiç hesap edemedikleri bir bozguna uğrayıp ağır bir yenilgi almışlardır. Hiç kuşkusuz bu durum büyük devletler için hiç umulmadık bir sonuçtu fakat türk milleti için ise bir var olma mücadelesinin neticesiydi. Türk milletinin tarih boyunca sayısız zaferlerle taçlandırdığı savaşlar vardır. Her bir savaş milletin birlikteliğini birbirine olan bağlarını kuvvetlendirmiş savaş öncesindeki milli birliktelik katlanarak artmıştır. Yaşanan muharebeler milletin hafızasında derin yerler teşkil eder ve bunlar zamanın içinde değerine değerler katar.
1915 yılında Çanakkale’de cereyan eden savaşın her yönüyle günümüze aktardığı hissiyat ve manevi duygular, aradan bir asır geçmesine rağmen sıcaklığını korumaktadır. Çünkü Çanakkale haritalardan ve hafızalardan silinmek istenen bir milletin varoluş mücadelesi verdiği ‘ yok olmayacağım ’ dediği yerdir. Çanakkale savaşı gecesini gündüzü katan kahraman Türk askerinin mücadelesi değil aynı zamanda cephe gerisinde kalanlarında savaşı olmuştur. Çocukları, eşleri cephede savaşan anaların savaşı olmuştur. Mücadele böylelikle sadece muharebe siperlerinde değil evde tarlada ve yaşamın her alanında, Anadolu da topyekün verilmiştir. Bir millet kahramanlık destanını hep birlikte yazmıştır.
Birinci Dünya Savaşı kıvılcımı 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahdı Arşidük Fransuva Ferdinant’ın Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisinin sıktığı kurşunlar ile suikasta kurban gitmesiyle patlak vermişti. Bu durum zaten büyük yanğının çıkmasına bir sebep arayan küçük bir kıvılcım olacak ‘iki kuruşun ve milyonlarca ölü’ diyebileceğimiz tarihimizin en büyük savaşını başlatmış olacaktır. Daha önceki süreçte birbirleri ile sürekli çatışan ittifak ve itilaf devletleri blokları bu kıvılcımla dünyayı yangın yerine çevirmekten bir an bile geri kalmayacaklardı. Osmanlı devleti etrafında başlayan bu ateşe kayıtsız kalamadı ve 2 Ağustos 1914’te bir antlaşma yapıldı. İngiliz donanmasından kaçan Goben ve Breslav iki Alman gemisi Çanakkale boğazını geçerek Osmanlı devletine sığındı. Osmanlı Devleti, tarafsız bir devletin yapmaması gereken bir tavır takınmış bulunuyordu. İngiltere ve Fransa, gemilerin 24 saat içinde kara sularını terk etmesini veya kendilerine teslim edilmesini istemiştir. Cavid Bey, “Görüşmeler sonunda gemilerin ya silahlarını teslim etmelerini yahut çekip gitmelerine karar verildiğini, elçinin ise bunu kabul etmediğini; bunun üzerine satın alınması meselesini imparatora yazmayı vaat ettiğini” belirtmektedir .
Neticede gemilerin satın alındığı ilân edilerek Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığı korunmuş ve bu gâile de sûreta bertaraf edilmiş oluyordu. 80 milyon marka satın alındığı ilân edilen gemilere Osmanlı bayrağı çekilip, mürettebâta da Türk elbisesi ve fes giydirilmiş, gemilerden Goeben’e “Yavuz”, Breslau’ya da “Midilli” adları verilmiştir . Gemilere Türk bayrağı çekildi, gemiler Rus limanlarını bombalayınca Osmanlı devleti savaşa resmen katılmış oldu (11 Kasım 1914).
Boğazlar ve Çanakkale savaşları
Jeopolitik bir üstünlüğe sahip Çanakkale boğazı ve İstanbul boğazının savaş zamanlarında ki kıymeti katlanarak artar. Bu iki Boğaz’a hakim olmak, bütün güney Rusya’nın iktisadî hayatını ve o devlete egemen olmanın yanında, Karadeniz ve Akdeniz’e kıyısı olan devletlerin siyasî, ticarî ve bazı askerî faaliyetlerini, özelde deniz kuvvetlerinin faaliyetlerini genelde ise bu devletlerin deniz ulaşımını da kontrol altına almak demektir. Boğazlar üzerindeki hakimiyet, dolaylı olarak çevre devletlerin ticarî faaliyetleri üzerinde etkili bir kontrol unsuru olmuştur .
İngiltere’nin uzak doğu ulaşım yolları üzerinde olan Akdeniz ve civarını güvende tutma isteği, boğazların İngilizler için önemini her geçen gün değerli kılmaktaydı. Çanakkale cephesinin açılış süresi bir günde alınan bir karar değil evveliyatı olmakla birlikte bir çok nedenede dayanmaktadır. Cephenin açılış süreci incelendiğinde, birbiri ile ilgili birçok hadisenin, tarafların iradeleri dışında geliştiği görülmektedir. Zira bu süreç, Batılı devletler nazarında Şark Meselesi, Mısır Sorunu ve Boğazlar Meselesi çerçevesinde, özellikle taraf devletlerin geçmişlerinden gelen siyasî, iktisadî, hatta sosyal bazı beklentileri ve hedefleri göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Türk toprakları üzerinde geçmişten günümüze gelen bu mücadelede önemli olan er yada geç düşecek olan İstanbul ve boğazların bundan sonra ki süreçte kimin denetiminde olacağının tartışılması idi.
Bu şartlarda olayların gelişimi boğazların artan değeri hem askeri hemde ticari faaliyetlerinin kısıtlanması İngilterenin boğazlar üzerine bir harekat yapmasını gerekli kılmaktaydı. Diğer taraftan böyle geniş ve kapsamlı bir harekât sırasında olması muhtemel bazı olumsuzluklar ile İtilâf devletleri arasında başta İngiliz devlet adamları arasında tam bir mutabakatın olmaması, harekâtın başlamasını geciktirmiştir. İngiliz harp tarihi Çanakkale Cephesi’nin açılması nedenlerini genel olarak şöyle sıralamaktadır :
“Düşmana karşı üstünlüğü ele geçirmek için, Rusya’nın sonsuz insan gücünden yararlanmak gerekiyordu. Bunun için donanım, silah, cephane ve malî yardıma ihtiyacı vardı. Boğazlar açılmadıkça Rusya’ya gerekli yardım sağlanamayacak ve çok büyük askerî gücü olan Almanya’yı yıkabilecek gerçek biçimde işbirliği yapmak imkânı bulunmayacaktı. Yalnız bu düşünce bile stratejik yönden yeni kabul edilen hareket tarzını uygun bulmaya yeterliydi.
Bu harekâtın başarılı sonuçlanması durumunda, elde edilebilecek siyasî sonuçlar çok değerliydi. Mısır tehlikesi ortadan kalkacak, Balkanlar’ın Üçlü Anlaşma’ya katılması sağlanacak, Arapların çekingen durumlarına ve İtalyanların kuşkusuna son verilecekti. Boğazlar’ın açılması ayrıca ekonomik yarar sağlayacaktı. Rusya’nın yiyecek ve yem depoları Akdeniz’e boşalacak, Batı devletlerini korkutan yiyecek sorunu çözümlenecekti. Rusya’nın malî durumu düzelecek, ayrıca Karadeniz limanlarında biriken 350.000 ton tutarındaki 120 parça ticaret gemisi kurtarılacak, Üçlü Anlaşma bunlardan yararlanma olanağı bulacaktı.”
Bununla birlikte Rusya, savaşta kullanacağı cephanenin tümünü tüketmişti. Bunları tedarik etme şansı yoktu. Çanakkale Boğazı açılmadıkça Rusya’nın taarruza geçme olasılığı çok azalmıştı. İtilaf devletleri savaşın kesin sonucunun batıda alınacağını biliyorlardı ve bunun içinde bir şekilde itilaf bloğunun batı cephesinde yine bir hayli meşgul edilmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Rusya için hayati öneme sahip deniz yolunun açılması gerekmekte idi. Aynı zamanda balkan devletlerini savaş sürecinde kendi yanlarına çekmek içinde bu elzem bir durumdu.
Bunun yanında sadece donanma ile boğazın geçilebileceğini ve ardından İstanbul’a ulaşılabilineceği tezinde ki ısrarları savunan Churchill’i unutmamak gerekir. Gelibolu Yarımadası’na yapılacak bir hücumun ortaya çıkaracağı askerî meseleler hakkında, birçok rapor hazırlatan ve Boğaz’a bir harekâtı teşvik eden Churchill’dir. Cephenin açılmasının diğer bir sebebi de Churchill dense belki yerinde bir ifade olur.
Sonuç olarak Çanakkale savaşı ile İngilizler hem savaşa yön verecekler hem de Müttefikleri Rusya’ya yardım götürmenin yanında Türkleri bu topraklardan atıp Orta Asya’ya kadar süreceklerdi.