Musa Kâzım Karabekir (23 Temmuz 1882, İstanbul – 26 Ocak 1948, Ankara), Türk asker ve siyasetçi. “Alçıtepe Kahramanı” namıyla tanınır.
İlk yılları ve eğitimi
Jandarma Alaybeyi Mehmed Emin Bey’in oğlu olarak 23 Temmuz 1882 tarihinde İstanbul’da doğdu. 1902 yılında Harbiye Mektebi’nden, 1905 yılında Mekteb-i Erkân-ı Harbiye’den mezun oldu.
Askerî kariyeri
1907’de Enver Paşa ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Manastır şubesini kurdu. 1909’da 31 Mart Olayı’nı bastırmak için kurulan Hareket Ordusu’na katıldı. 1912’de I. Balkan Savaşı’nda yer aldı.
I. Dünya Savaşı
Avrupa’nın genel bir savaşa sürüklendiği bu dönemde görevli olarak Paris’te bulunmaktaydı. Fakat bu durumu fark etti. 14 Temmuz 1914 tarihinde İstanbul’a geri döndü. 3 Ağustos 1914 tarihinde Genelkurmay II. (İstihbarat) Şube Müdürü olarak görevlendirildi. Savaş konusundaki düşünceleri, İstanbul ve Çanakkale boğazlarını kuvvetlendirmek, boğazlardaki kuvvetleri desteklemek, savaşa girmekten mümkün olduğunca kaçınmaktı.
Genelkurmay’daki görevini devam ettirirken, Konya’ya bir soruşturma sebebiyle gönderilmişti. 29 Kasım 1914 tarihinde “Üç Yıl Hazerî Kıdem Zammı” adı ve bunun sonucunda 9 Aralık 1914 tarihinde Yarbay rütbesine terfi etti. 6 Ocak 1915 tarihinde Mürettep 1. Kuvve-i Seferiye Komutanı olarak İran Harekatına gönderildi. Halep’e geldiğinde, 3. Ordu’nun Sarıkamış’da büyük bir felakete uğramış olduğunu, komutasına verilen kuvvetlerin Doğu Cephesi’ne kendisinin de Süleyman Askeri Bey’in yerine Irak Havalisi Kuvvetleri Komutanlığı’na ve Basra Valiliğine atandığını öğrendi. Böylece Süleyman Askeri Bey’in yerine geçmek üzere İstanbul’a geldi.
Çanakkale Cephesi
6 Mart 1915 tarihinde İstanbul’a gelince 5. Kolordu’ya bağlı İstanbul Kartal’da bulunan 14. Tümen Komutanlığına atandı. Bu görevde bulunduğu esnada, Marmara Denizi ve Karadeniz kıyılarının tahkimatı ile uğraştı. Ancak 14. Tümen’in Gelibolu’ya gönderilmesi ile bu bölgede Seddülbâhir ve Kerevizdere’deki (12-13 Temmuz 1915) savaşlarda bulundu. Kerevizdere’de bulunduğu sıralarda Fransızlar, Haziran’dan itibaren Zığındere ve Kerevizdere bölgelerinde taarruzlar yapmakta idi. Fransızların amacı, Türk Ordusu’nun dikkatini güney bölgesine çekmekti. Böylece Ağustos ayında Anafartalar’a yapılacak olan çıkarmanın başarısını garanti altına almak istiyorlardı. Fransızların planı amacına ulaştı ve Türk Kuvvetleri’nin çoğu güney bölgesine kaydırıldı. Bu amacın gerçekleşmesi için İngilizler I. Tümen ile Türk kanadına, Kereviz Dere bölgesine, 12 Temmuz sabahı saat 07:00’da taarruza başladılar. Türk Tümenleri batıdan itibaren 1., 4., 7. ve 9. Tümenler cephede, 6. Tümen geride bekletilmekte idi. 7. Tümen cephesine taarruz eden İngiliz Tümeninin her iki günündeki taarruzları da başarısızlıkla sonuçlandı. 4. Tümen cephesine taarruz eden Fransızların taarruzları ise beklemedeki 6. Tümen’in de bölgede kullanılması üzerine gelişme gösteremedi. Birkaç metrelik ileri geri hareketler şeklinde gelişen muharebede oldukça fazla kan döküldü ve Türk kaybı 9700 kişiye ulaştı.
Kerevizdere Muharebeleri sırasında 5. Kolordu Komutanlığına bağlı 14. Tümen Komutanı olarak bulunmaktaydı. Bu görevi sırasında 6-13 Ağustos 1915 Muharebelerinde de görev aldı. Bu muharebeler sırasında düşman Arıburnu ve Anafartalar bölgesine, çıkarma ile takviye ederek yapacağı taarruza karşılık güney cephesinden Türk Kuvveti kaydırılmasın diye 6-7 Ağustos günleri bu cephenin merkezine Kirte istikametine taarruzlar düzenlediler. Ancak her iki taarruzda zayiat verilerek püskürtüldü. Sonraki küçük çaptaki taarruzlarda sonuçsuz kaldı. Bundan sonrada bu cephede düşmanın tahliyesine kadar mevzii muharebeleri devam etti. böylece düşman, çıkarmanın ilk günü almayı plânladığı Alçıtepe’yi ele geçiremedi. Her yönden sayıca üstün olmasına karşın Türk direnişi karşısında sadece 5 Km. ilerleyebildi. Bu muharebeler sırasında düşmana karşı 3,5 ay başarıyla savaştı. Askerî kişiliği açısından takdir toplayarak Muharabe Gümüş Liyakat Madalyası ile ödüllendirildi ve Miralay rütbesine terfi etti. Ayrıca Almanya’dan İkinci Rütbeden Kron Dö Braş Kılıçlı Nişanını, Osmanlı’dan da Gelibolu Şeref Nişanı’nı ve Muharebe Madalyası’nı aldı. Eylül 1915 – 9 Ocak 1916 Mevzi Muharebeleri’nde Güney Grubu Komutanlığına bağlı 2. Bölge Komutanlığı’nda 14. Tümen Komutanı olarak görevlendirildi. Muharebeler devam ettiği sırada 14. Tümen 11 Ocak 1916’da bölgeden ayrıldı.
Çanakkale Cephesi sonrası
Çanakkale Cephesi’ndeki taarruz savaşlarının, siper muharebelerine dönüşmesi ile birlikte, Gelibolu’dan alınarak 26 Ekim 1915 tarihinde İstanbul’daki 1. Ordu Kurmay Başkanlığı’na atandı. Daha sonrada 6. Ordu Kurmay Başkanı olarak Irak Cephesine gönderildi. Bu arada Gelibolu’daki başarılarından dolayı “Üç Yıl Savaş Zammı” alarak 14 Aralık 1916 tarihinde Mirliva rütbesine terfi etti ve “Paşa” oldu. Almanya’dan ikinci kez “Alman Demir Haç Nişanı” aldı. 24 Nisan 1916 tarihinde Kut’ül Amara’yı kuşatmakta olan 18. Kolordu Komutanı olarak görevlendirildi. Bu cephedeki başarılarından dolayı 8 Şubat 1917 tarihinde yeniden “Altın Muharebe Liyakat Madalyası”, “İki Yıllık Kıdem Zammı” verildi.
Kafkasya Cephesi
Cafer Tayyar Paşa ile o yıllarda yapılabilen karşılıklı yer değiştirme (becayiş) usulü ile Kafkas Cephesindeki 2. Kolordu Komutanı olarak atandı. Bu Kolordu Van Gölü’nün güney mıntıkası, Bitlis, Muş, Murat Çayı ve Palu Doğusu’na kadar olan geniş bir araziyi müdafaa etmekle yükümlüydü. Bu dönemde Osmanlı Devleti, toplam dört kolordusu olan iki ordusunu Van Gölü ile Karadeniz arasında bulundurmaktaydı. Bu orduların en aşağı tarafta olanı komutanı olduğu 2. Kolordu idi. Bu kolorduda on aya yakın bir süre görev yaptı. Bölgedeki başarılarından dolayı 23 Eylül 1917’de padişah iradesi ile yeniden “Kılıçlı İkinci Mecidi Nişanı” aldı. 2 Mart 1919 tarihinde Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanlığı’na atandı.
Kurtuluş Savaşı
İstiklal Savaşı’nı başlatan komutanların arasında ilk Anadolu’ya geçen oldu. 19 Nisan 1919’da Trabzon’a geldi. 1878’de 93 Harbi sırasında Rus Çarlığına kaybettiğimiz Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum’u Eylül 1920’de kurtarıp, Türkiye’nin doğu sınırlarında Misak-ı Milli’yi gerçekleştirdikten sonra kendisine TBMM tarafından 31 Ekim 1920’de Ferik (Korgeneral) rütbesi verildi.
Yine bu dönemde, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış olan ve İstanbul’dan gelen telgrafla 9. Ordu müfettişliğinden azledildiğini öğrenen ve artık sivil olmasının Kurtuluş Savaşı’nı tehlikeye düşürmesinden endişe eden Mustafa Kemal Paşa’ya, İstanbul’dan bizzat kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklamasını emreden telgrafa rağmen Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam! diyerek, destek ve moral verdi. Ardından Erzurum Kongresi’nin düzenlenebilmesi için büyük gayret gösterdi ve askeri güvenliği sağladı.
Kurtuluş savaşında önemli başarılar kazandı. Mustafa Kemal Paşa, Kâzım Karabekir Paşa ve adamları Kurtuluş Savaşı’nda canları pahasına savaşarak galip geldiler. Bu galibiyet sadece onların değil bütün Türk milletinin galibiyetidir diyerek onun başarılarını takdir etti.
Sovyetler-TBMM İlişkileri açısından Kâzım Karabekir Paşa
Sovyetlerle imzalanacak dostluk antlaşması için Bekir Sami Bey başkanlığında bir delegasyon, 11 Mayıs 1920 tarihinde Ankara’dan hareketle 19 Temmuz 1920’de Moskova’ya ulaştı. Dostluk antlaşmasının esasları 24 Ağustos 1920 tarihinde hazır olmakla beraber, Bekir Sami Bey’in bu antlaşmayı imzalaması mümkün olmadı. Çünkü Sovyetler, Bitlis, Van ve Muş illerinin Ermenistan’a terkedilmesini istediler.
Fakat Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk Kuvvetleri Eylül 1920 tarihinde taarruza geçip, Brest Litovsk Antlaşması ile Türkiye’ye verilen ve Misak-ı Milli hudutları dahilinde olan Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum’u aldıktan sonra Gümrü’yü de ele geçirince, Menşevik iktidarı altındaki Ermeni hükûmeti barışa yanaşmak zorunda kaldı ve 3 Aralık 1920 tarihinde Ermenistan ile Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu arada, Bolşevikler de Ermenistan’da iktidarı ele geçirmişlerdi. Bu şekilde Ermenistan meselesi kendiliğinden çözümlenmiş oluyordu. Kazanılan bu zaferler üzerine Sovyetler Milli Mücadele’ye daha fazla önem vermeye başlamışlardır.
3 Aralık 1920 tarihinde TBMM Murahhası sıfatıyla Gümrü Antlaşması’nı imzaladıktan sonra; 18 Ekim 1921 tarihinde biten Kars Konferansı’na Türkiye Baştemsilcisi olarak katıldı. Ayrıca bu konferansa başkanlık yaparak; 13 Ekim 1921 tarihinde Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan ile Kars Antlaşmasını imzaladı. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden hemen sonra yapılan Sakarya Meydan Muharebesi sonrasına denk gelen bu antlaşma ile Batum’un Sovyetler Birliği’ne terk edilmesi karşılığında karşı taraftan belli miktarlarda silah, cephane ve altın alınacaktı.
Siyasî kariyeri
15 Ekim 1922 tarihinde Ankara’ya geldi. Edirne Milletvekili sıfatı ile 30 Ekim’den itibaren meclis çalışmalarına devam etti. 17 Şubat 1923 tarihinde Türkiye’de ilk defa toplanan İzmir İktisat Kongresine başkanlık yaptı. 29 Haziran 1923 tarihinde TBMM’nin İkinci Devresi’nde İstanbul Milletvekili seçildiği dönemde; Doğu Cephesi komutanlığı görevini de fiili olarak devam ettirmekte idi. 21 Kasım 1923 tarihinde “Milli Mücadelemizde Siyasi ve Savaş Yararlılığı” görülenlere verilen yeşil ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. 21 Ekim 1923 tarihinde Birinci Ferik rütbesine terfi etti ve son askeri görevi olan 1. Ordu Müfettişliği’ne atandı. 26 Ekim 1924 tarihinde bu görevinden istifa ederek sadece siyasi alanda faaliyet gösterdi.
9 Kasım 1924 tarihinde CHP’den istifa ederek 17 Kasım’da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurucuları arasında yer aldı ve bir süre sonra da bu partinin genel başkanı oldu. İsmet Paşa Hükümeti’nin Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarmasından sonra Doğu’da Şeyh Said İsyanı çıkmış ve bu isyanda TCF’nin de rolü olduğu iddia edildi. İsmet İnönü başkanlığındaki hükûmet tarafından bu olay bahane edilerek 5 Haziran 1925 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile tüm muhalif gazeteler ve partilerle birlikte TCF de temelli kapatıldı. Ayrıca Kâzım Karabekir, Haziran 1926’da Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir suikasti girişimi ile ilgili olarak tutuklandı ve İstiklal Mahkemesi’nde idam ile yargılandıysa da beraat etti.
1927 yılında TBMM’nin ikinci Dönemi sona erince milletvekilliği son buldu, ve ordu açığında iken 5 Aralık 1927 tarihinde “Müşir” rütbesine hazırken emekliye sevk edildi. Bu dönemden sonra uzun bir süre siyasetten uzaklaştırılarak inzivaya çekilmek zorunda kaldı ve yönetimle olan anlaşmazlığı yüzünden sıkıyönetim altında tutulması istenen 84 kişilik “muhalifler” listesinin başında yer aldı. 10 sene sürekli takip ve gözaltında tutuldu ve hatıralarını yazdığı “İstiklal Harbimiz” adlı eseri zamanın hükûmetinin kararıyla “Takrir-i Sükun” kanunu uyarınca toplatıldı. Belki de en sıkıntılı yıllarını bu dönemde geçirdi. Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ardından 26 Ocak 1939 tarihinde İstanbul Milletvekili seçildi. 1943 yılında tekrar milletvekili seçildi ve 5 Ağustos 1946 tarihinde yapılan TBMM başkanlık seçimlerinde Meclis Başkanı seçildi. 26 Ocak 1948 tarihinde 66 yaşında iken geçirdiği bir kalp krizi sonucu Ankara’da vefat etti. Törenle Cebeci Askeri Şehitliği’ne defnedilen cenazesi sonraki yıllarda Devlet Mezarlığı’na nakledildi. 2010 yılı başında dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Kâzım Karabekir’in ölüm yıl dönümünü ilk kez andı.
Bulgarca, Fransızca, Almanca ve Rusça biliyordu.
Ailesi
Evlilik hayatına 1924 yılında 42 yaşındayken Aydınlı Cemal Bey’in kızı İclal Hatun (1900-1954) ile adım attı. Bu evlilikten 1927 yılında Hayat (1927-?) ve Emel (1927-1984) adında ikiz ve Timsal (26 Ocak 1941-?) adlarında üç kız çocuk sahibi oldu.